12 Mayıs 2015 Salı

GAFLET, DALALET HATTA HİYANET





Geçen akşam televizyon kanalları arasında dolaşıyordum. TV24 kanalına gelince tıknaz, sakallı bir bey gördüm.
 Konuşmacı kürsüye çıkmış gayet rahat bir şekilde başkanlık sisteminin tarihsel akışını anlatıyordu. Konuşma biraz uzayınca görevliler ikaz etme ihtiyacı hissettiler.
'' Başbakan yardımcısı gelecek lütfen toparlayalım efendim '' denilince

'' Fırsat buldum konuşacağım , bakan benim arkadaşım hele bir gelsin bakarız ''
dedi ve konuşmasına  devam etti. Meğerse konuşma yaptığı TV kanalının sahibiymiş.

Biraz dikkatli bakınca adamcağız tanıdık geldi . Ethem Sancak olmasın dedim kendi kendime .
Ta kendisiymiş.

Bir süre sonra konuşmanın odağı başkanlık yerine tamamiyle Sayın Erdoğan'a kaydı.

Aman bir yağ bir yağ görmeyin.

Her iktidar kendi burjivasini yaratır. Ancak bunlar mürit olmuşlar....
Siirt'ten gazeteciliğe , ilaçtan hastaneciliğe ,otomotiv fabrikası satın almaktan yerli otomobil yapma hevesine. Son olarak medya imparatorluğuna...
Ben de olsam yağlarım . Bazen çiçek yağı ,bazen zeytin yağı ile....

Bu zat-i muhterem Sayın Erdoğan'ı en kutsal yere koyarken Atatürk'e yakıştırdığı sıfat ise 
ihtilalin lideri....

Bu zat -i muhterem bir ara sözü YSK ' a getiriyor.

'' Muhalefet Tayyip beyi YSK ye şikayet etti. Kimi kime şikayet ediyorsunuz ? YSK üyelerini Tayyip bey seçti ona birşey yapmayı maçaları sıkar ''

İşte dostlar ülkemiz bu durumda .

Hani büyük Atatürk'ün gençliğe hitabetinde işgal edilen kurumlardan, gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde olanlardan bahsediyor ya aynen onun gibi....

Bence bir kez daha okuyalım belki filmin sonunu görürüz.

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı!  İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927


3 yorum:

Unknown dedi ki...

Erdoğanı sevenler ve sevmeyenler olabilir.Sevmeyenlerin sevenlere saygısı olmalıdır. Atatürkü kedine reklam aracı yapan kesimlerin daha dikkatli olması lazım. BMC gibi batmış şirketleri ayağa kaldırmaya çalışanların görüşlerine saygı lütfen.Muhalif kesimde böyle babayiğitler çıkmıyor.Sayın müdürüm sevgi ve saygılarımla.

DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ dedi ki...

Demokrasi her zaman ilaçtır.Demokrasinin kurumları doğru çalışırsa durumdan rahatsız olan çok olmaz... İnşallah sen haklısındır Cengiz kardeşim...