Geçen haftalarda televizyonda seyrettiğimiz Son Kale programında programı akıllarda bir çok soru işareti yarattı. Bende birçok kişi gibi heyecan içinde programı seyrettim. Aslında fırtınanın geleceği bir hafta önceden işaret vermişti.Programa davet edilen Bülent Uygun’a cevap veremeyen Ahmet Çakar , Erman Toroğlu tepki göstererek programın sonlanmasına neden olmuştu.Ertesi gün Ahmet Çakar’ın gazete köşesinde Reha Muhtar aleyhine yazısı Pazartesi gecesini merakla beklememize neden olmuştu. Beklentilerimiz boşuna çıkmadı ve ilginç bir tartışma hatta savaş ortaya çıktı.Aslında egosu yüksek 3 adamı bir araya koyarsanız sonuca katlanmak gerekiyor.
Programı seyrederken oğlum iki soru sordu. Rayting için mi kavga ediyorlar ? Ahmet Çakar mı iyi hakemdi , Erman Toroğlu’mu ?
Kişisel görüşüm kesinlikle önceden düzenlenmiş bir program değil tamamiyle doğal bir tartışma. Hangisi iyi hakem derseniz her ikisinide beğenirim ancak tercihimi Ahmet Çakar’dan yana yaparım.
Ahmet Çakar ‘ın hikayesi ilginçtir. Babası eski MHK asbaşkanı Dr. Mustafa Çakar’dır.Dahiliye uzmanıydı çalıştığı hastanede benimde zaman zaman kendisinden sıhhat bulma talebim olmuştu.Babamın denizci olması nedeniyle Denizyollarının Karaköy’deki hastanesine giderdik. Futbolu çok seven ve akıllı bir kişiydi. Ben ve Ahmet Çakar’ın 1981 yılında katıldığı hakemlik eğitim seminerinin hocaydı. Ahmet Çakar ise Alman lisesi ve arkasından Tıp Fakültesi’ni bitirmişti. Hakemliğe geçisi biraz torpille olmuştu. O tarihte teorik eğitimden sonra koşu yapılır 100 metre,400 metre ve 2800 metreyi belirlenen zaman limitinin altında koşmak gerekiyordu ancak Ahmet Çakar’ın 120-130 kiloluk şişman vucudu ile koşuyu başarı ile tamamlaması mümkün olmamıştı . Aynı Çakar sonraları ciddi, bilinçli kilo verme uygulamaları ile çok zayıflayıp önce süper lig sonrada FİFA hakemi oldu ve Türkiye’yi başarı ile temsil etti. Avustralya’da yönettiği Dünya Gençler Finali gerçekten gurur kaynağımız oldu. Aslında hakem olacak adam çocukluğundan bellidir oda kendisini çok genç kabul ettirdi.
O tarihlerde İnönü stadında hakemler için ayrılmış bir bölüm vardı maçları birlikte seyrederdik. Gene lig maçında Ahmet ‘le oturup maçı seyrediyorduk.Maçın hakemi o dönemin popüler benimde hiç bir zaman hakemliğini beğenmediğim Erkan Göksel’di. Kendisi Hürriyet gazetesi müessese müdürlüğü, diğer taraftan FIFA hakemliği yapardı. Kişi olarak kaliteli ancak hakemliği zayıftı. O dönemlerde FİFA insan kalitesi yüksek hakem aradığı için Erkan Göksel Türkiye’yi en üst düzeyde temsil eden hakemi olmuştu. Deniz tarafı olarak tanımladığımız alanda bir endirekt vuruşu oldu .Topu kullanan futbolcu vuruşu kullandı ancak top hakeme çarptı ve gene aynı oyuncuya geldi oyun devam etti . Pozisyon teknik olarak endirekt serbest vuruştu çünkü bir oyuncu endirekt vuruşta iki kere kendisi tarafından oynayamaz.Stadyumda çıt yoktu herkes atlamıştı bir tek Ahmet Çakar bağırıyordu hoca olmaz böyle şey diyerek. Tamamiyle haklıydı bir çok kimsenin görmediğini görmüştü bu çok önemli bir meziyetti, buda onda vardı.
Erman Toroğlu ise futbolu bıraktığında özellikle Hilmi Ok ve Ertuğrul Dilek’in desteği ile merdivenleri görülmemiş hızla çıktı ve çok kısa süre hakemlik yaşantısına FIFA hakemliği sikıştırdı.Kendine özgü yönetim tarzı vardı ,zaman zaman MHK uygulamalarının dışına çıkardı.Penaltı atışında hakemin yeri konusundaki ısrarlı tutumu az kalsın hakemliğinin sonu olacaktı. Bana görede haklıydı penaltıda hakemin futbolculara cepheli duruşu görme kapasitesini artırmaktadır. Ancak futbolda her isteyen istediği gibi davranamaz o zaman kaos olur. Bunuda futbol oyun kuralları ve International Board ile temin edilir.
Kurallar aslında çok açık, tarif çok açık eğer futbol oyun kuralı biliniyorsa Sana göre bana göre olmaz. Oyunda ya fiil yoktur yada avantaj kuralı vardır. Bu kuralın yorumu vardır aksi yanlıştır. Oyun kuralları İngiltere’de aynıdır Türkiye’de de.
Bazı yorumcuların dediği sana göre bana göre faul vs onların kaideleri bilmediğini ortar koyar. Zaten hakemlikle hakimlik arasında benzerlik vardır. Hukuk da kurallar geçerlidir .Hukuk önce neden olmuş ? nasıl olmuş ? diye sorar. Hakim ona göre önce fiili karar verir suç varmıdır ? yokmudur? ancak cezayı ağırlaştıran, hafifleten veya cezaya engel durumlar vardır .Örneğin canavarca hisle öldürmek, yetişkin olmamak,kendini korumak gibi bu durumlarda tarif edilmiştir ve hakim yorum yapar karar verir.
Hakemde faul yoktur veya vardır diye karar verir ancak pozizyon gereği avantaj uygulaması yapar ,kasıt arar.
Eger bana göre faul var veya yok dersen ya eyyam yapıyorsun yada futbol kurallarını bilmiyorsun demektir.
Türkiye’de 10.000 civarında hakem var. Super ligde 30 hakem görev yapıyor yani binde 3 hakem görev yapıyor. Binde 3’lük oranda hakem altyasıyla,tecrubesiyle, bilgisiyle bu kademeye gelmiştir onların hata yapma lüksü yoktur. % 50 hata kabul edilir düşüncesi tamamiyle şehir efsanesidir. Hakem hata yapmaz , yapmamalıdır, Eger hata yaparsan gidersin hakemler bunu bilmek durumundadır zira arkada binlerce onların yerini almak isteyen hakem vardır. Zaten hakemleri strese bu durum sokmaktadır nedeni öz güven eksikliğidir. Öz güveni olanların başarılarıda sürekli olmaktadır.
73 milyonluk ülkemizde 550 milletvekili seçeceğiz. Oran milyonda 7-8 yani teorik olarak seçileceklerin Türkiye’nin en iyi yetişmiş insanlar olmaları beklenir. Onların da hakemler örneğinde olduğu gibi eksik hizmet vermek şansları olmamalıdır.
Türk insanı onlarda çok şey bekliyor. Bizler için, çocuklarımız için.
Hayırlı seçimler.