2 Ekim 2012 Salı

ŞİKAYETÇİYİM SAVCI BEY




Sayın Savcım şikayetçiyim !!!

Kardeşim sakin ol . Derdin nedir ? Kimden şikayetçisin ?

Şu kadından şikayetçiyim.

Sana ne yaptı ?

Paramı ve hayallerimi çaldı .

Nasıl oldu ? Anlat bakalım. Hukuksuz bir durum varsa gerekeni yaparız .

Sayın Savcım , kızım Anadolu Lisesi kazandı.

Tebrik ederim.

Sağolun ancak kayıt yapmaya  gittiğimizde kalabalık içinde bir kadın kızımın şort giydiğini görüp cık, cık , cık  yapınca kızım ben bu okula gitmem diye tutturdu. İstanbul ortamında normal giyim tarzı olmasına rağmen kadının bu tavrı  beni de rahatsız etti.

Ne kadar kızıma ‘’ Sen anneleriyle değil gençlerle birlikte okuyacaksın ’’ desemde ikna edemedim ve özel okula gönderme karar aldım. Bu karar bana oldukça pahalıya patlayacak.  Gitti paralar !!!

Hadi biz kızı özel okula kaydettik ,ya parası olmayanlar ne yapacaklar ?
Hangi psikoloji ile okumaya devam edecekler.
Ya ortama uyacak yada karşı gelip aşırı serbestlik yaşamaya çalışacaklar.

Daha önemlisi hayallerimi kaybettim.

Sayın Başbakan  kimse kimseye karışmayacak ,baskı ve dayatma olmayacak, insanlar kapalı da gezecek , kısa da giyecek , içki de içecek , oruç ta tutacak, Türkiye özgürlükler ,demokrasi ülkesi olacak derken gerçekten  güzel hayaller kurduk.

Gelin görün ki mahalle baskısı böyle demiyor.

Bir elinde bira şişesi olup ekmek alanlar dövülüyor.
Kısa giyenlere garip garip bakılıyor.
Kapalı giyinenler küçümseneniyor.

Yani gerçek denildiği veya arzu edildiği gibi değil.

Kimsenin kimseye karışmayacağı, hor görmeyeceği ortamı bulabilmek uzun süreli eğitim ister,güçlü ve hazmedilmiş demokrasi ister. Uyum ,çevresel etkiler çok önemli .

Uyumda zorlananlar var. Her şehrin, her köyün durumu farklı . Önceleri %70 köylü % 30 şehirli nufusu varken şimdi tam tersi oldu. Çeşitli nedenlerden dolayı köyünden kopup şehre göçen çok sayıda  mutsuz aile var.  Aileleri mutlaka köyde tutmanın  çarelerine bakmak lazım. Kuralların  ve kültür yapısının  zayıf olduğu ülkede  göçerler seni de kendine benzetmeye çalışıyorlar.

Avrupa’da köylüyü  köyünden ayırmak için zor kullanmak  gerekir.

Hayvanı, toprağı, traktörü,temiz havası olan köylünün şehirde ne işi olur ki ?

Bu Dünya’da çektiğimizi şair ne güzel ifade etmiş.

Bitmez tükenmez bu dert ömür diyorlar adına.

Adamın biri New York, Central Park'ta yürüyüş yaparken, aniden kuduz köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür.
Koşar ve köpekle  boğuşmaya başlar. Hayli uzun bir uğraştan sonra üzeri yara bere içinde kalmasına rağmen köpeği öldürür. Yaralanmıştır ancak  küçük kızın da hayatını  kurtarmıştır.
Bu sahneyi gören polis nefes nefese olay yerine  koşar ve adamın yanına gelir.
Sarılıp teşekkür ettikten sonra ,

‘'Sen bir kahramansın, yarın bütün  gazeteler seni yazacaklar. Göreceksin başlık da şöyle olacak;  Cesur  New York'lu küçük kızın hayatını kurtardı.'’

Adam itiraz eder  ‘‘Ben New York'lu değilim!'’

Polis 'Fark etmez, bu durumda gazeteler şunu yazacaklar; Cesur Amerikalı küçük kızın hayatını kurtardı'’ cevabını verir.

 ‘'Ama ben Amerikalı da değilim'’ der adam artık şaşırarak. Polis  'Ya, o  halde nerelisin?'’   diye sorunca adam cevap verir;

‘ 'Ben Iraklıyım! '’

Polis adama başka bir şey söylemez. Irak’lı  ertesi gün gazeteleri  aldığında şöyle bir başlıkla karşılaşır.

 ‘'Radikal İslamcı, masum Amerikan köpeğini öldürdü.'’

Aman ne olur masum vatandaşımızı yanlış politika ve mahalle baskılarıyla yanlış algılamalar yaratıp  Irak’lıya döndürmeyelim.


Atilla İlhan’ın sohbetlerini çok severdim.  Çok önemli bir şair ve yazardı.  Hele 1980’li yılların başında  senaryosunu yazdığı  Kartallar Yüksek Uçar  geniş  kitleleri kendine bağlayan ilk  tv dizisi olmuştu. Türkiyenin ilk gökdelerinden Zincirlikuyu’daki Karayolları binası dizide  Karabulut Holding olarak kullanılmıştı.

Kemani Sarkiz’in efendinin unutulmaz eseri  Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime  şarkısı patron Banaz’lı İsmail  rolünü oynayan Sadri Alışık’ın ağzına ne güzel yakışmıştı.

Banazlı’nın bir sözü hala kulaklarımızda çınlıyor.

Usulutle ve suhuletle !!!

Aslında çok bir anlamı yok. Argoda sezsiz sedasız anlamında kullanılıyor.

Bugünlerde bazı kesimler için anlamlı toplumsal yönlendirneler o kadar çabuk yapılıyor ki alışmak kolay olmuyor.

Usuletle ve suhuletle olsa belki olacak ama hızlı yapılınca DNA’mıza uyum sağlamıyor.


Arkadaşlarım sende politikacı özellikleri var, iktidar olmak için sen de mücadele verebilirsin  diyor ve ilave ediyorlar;

·         Yakışıklı  babayiğit  adamsın , ses tonun ve ifade tarzın çok iyi . Kürsü sana yakışıyor.
·         Hayal gücün mükemmel. Bazıları 2023 hatta 2071 den bahsediyorlar. Sen 3000’ li yıllar için hedef koyarsın inanan inanır. Elini ,dilini mi bağlıyorlar ? Şairin dediği gibi umut garibin ekmeği ye babam ye.
·         Hukukun üstünlüğü , demokrasi , insan hakları, ekonomi gibi konuları boşver.Halk artık seçici değil. Lahmacun içine konmuş Adana kebap gibi ne yediğini, neden tat aldığını unutmuş. Onlar için fark etmiyor,  ne versen yiyor.
·         Şiir biliyorsun bir iki şiir okur , halkı hislendirir göz yaşına boğarsın. Sonra biraz da taraftarları gaza getirmek için Konya kaşık ekibini getirir işe hareket katarsın.
·         Olmadı Amerika’da dini tarikatların yaptığı gibi taraftarlarının eline birer nota verir hep beraber şarkı söylersin.
·         O da olmazsa en son olarak şimdi moda olan Kore’den grup getirir, Gangnam Style dansı yaparsın . Artık bu  pik noktadır . Bundan da memnun kalmazlarsa kendini Boğaz köprüsünden atarsın.

Bir uyandım , ter içindeyim. Politikanın getirdiği ağırlık bende çok baskı yaratmış.
Çok şükür rüyaymış dedim.  Sonunda politikaya atılıp başaramamak, rezil olmak var.

Politikada başarılı olanların iki özelliği var olduğu söyleniyor.

1)    Ekonomide başarılı olmak
2)    Halka olumlu şeyler söyleyip, ümit vermek.

Bırakın devleti kendi evimin ekonomisinde başarılı olamıyorum. Diğerinde ise yıllardır devamlı muhalef yapmaya o kadar alıştıkki iktidar olursak elimiz ayağımıza dolaşır.Kimseye ümit veremeyiz.

Durumuma  şükür ederek , uykuya daldım. Merak ediyorum bir daha ne zaman uyanırım ?


Sayın Başbakanım seni çok seviyorum. Diğer başbakanlarımız Menderes , Özal , Ecevit , Demirel , Erbakan ,Yılmaz, Çiller’i sevdiğim gibi.

Biz Cumhurbaşkanlarını , Başbakanlarını babamız, atamız yerine koyup saygı ve sevgide hiç eksiklik göstermedik.

Öyle de olması gerekir. Mutlaka inanacağımız, güvenebileceğimiz birileri olmalı.

Sevdim seni bir kere başkasını sevemem dizelerindeki gibi çapkınlık yapsa da , alkolik de olsa, kumar oynasa da  babamızdan vaz geçemeyiz. Babamızı sevmeye devam ederiz.


Ancak  bir zamanlar sevdiğimiz Bayar , Menderes , Ağar,Başbuğ ,Alan gibi  politikacıları , askerleri, polisleri  nedense  hapse  atmaya çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.Demirel , Evren sıralarını bekliyorlar .

Bu millete güvenmeye gelmez . Özal’ın arkasında el pençe duranlar şimdi küfür ediyorlar.

Nedenini hala tam bilmiyorum  ancak söylenene göre halkın sevgilisi  Menderes’i dostu var diye asmışlar. Şimdi trend oldu onu da anlamak zor.

Sayın Başbakanım,  kendin gibi karizmatik lideri  kendi partinde bulamadın,  ithal etmeye çalışıyorsun  diye gücenen olabilir.Yarın  başbakanlık , başkanlık için arkadaşların adına oy istersin . Adaylardan hiç biri senin yerini tutmaz o nedenle sakın bana güvenipte oy isteme .

Dostu var diye Menderes’i asanlar yaptığın güzel şeylerin değeri, kadrini bilmeyebilir. 
IHL  haricindeki okul mezunlarını potansiyel  terörist  olarak görüyor , futbolun gelişmiş şeklini 4*4*4 olarak eğitime sokuyor , terörü çözemiyor diye seni de unuturlar.

Zaten kimler unutulmadı ki ....

Safiye’ler, Munir’ ler , Zeki’ ler, Hamiyet’ler , Müzeyyen’ler, Bülent’ler








DAVAYI KAYBETMEK







Barışta ve  savaşta, karada, denizde ve havada. Her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda edeceğime namusum üzerine and içerim.

Güvenlik güçlerimizin haricinde hayatı üzerine yemin eden bir başka meslek grubu hatırlamıyorum.

Yemin çok önemli . Yemin kadar onur da.

Vatanın elden gitme tehlikesi haricinde hangi general rütbesinin er’e indirilmesi , kılıcının ve silahının elinden alınması riskini göze alabilir ?  Bu durumu yaşamak yerine, hayatına kendi ellleri ile son veren bir çok asker, polis biliyoruz.

Bundan daha onur kırıcı birşey olabilir mi?

Hukuk hepimiz için. Yapılan bir suç varsa karşılığı cezadır. Aksini düşünmek mümkün değil.

Eğer yargılama kuralına göre olmuşsa şeriatın kestiği parmak acımamalıdır.

Hukukçu değilim ,doğru yorum yapamam  ancak Balyoz ile ilgili mahkeme sürecinin  doğru işletilmediği konusunda kamuoyu eğilimi var. Bu nedenle yüksek mahkeme çok ince eleyip sık dokumalıdır. Yanlış hesap varsa  Bağdat’tan döner.

Belki vatanın tehlikeye  girdiği konusunda şüphe duyan , yeminine sadık kalmak arzusu içinde kendine vazife çıkartan olmuştur. Belki emir komuta zinciri içinde yanlış davranmış olanda vardır. Ancak bu dünyanın sonu değil.

Sonuçta iş çok fazla fiiliyata dökülmemiş , belki niyet var ama inisiyatif yani eylem haline gelmemiş. Demokrasiye müdahade elbette kabul edilebilir değil . Askerde bu gelişmelerden dersini almış ,üzüntü içinde.

Pişmanlık duymayanlara, iflah olmayanlara , hala kuyruğu dik tutmaya çalışanlara Habur’da , Oslo’da gösterilen çözüm arayışı , hayatları boyunca memleket aşkı ile yanan askerlere de gösterilmelidir.

Onlar bu memleketin evladıdır. Hata yapmış olduklarını farzetsek  bile onların  hata yapmak lüksleri olabilir. Bu ülkeye hizmetleri çoktur.

Aile babası hata yapan çocuklarını hemen kapı dışına mı koyuyor ?

Ceza verildi diye halkın sevgisini askerden esirgeneceğini hiç zannetmiyorum.


12 yaşında çocuk, bir kadina tecavuz etmekten  yargılanıyormuş.
Mahkemede bayan avukat, çocugun pipisini  dışarı çıkarıp hakime göstermiş ;

Hakim bey, bu çocuk  ufacık pipisiyle bu kadına nasıl  tecavuz  edebilir?

Tam bu sırada çocuk avukatın kulağına eğilerek fısıldamış

 Avukat hanım biraz daha sallarsanız davayı kaybedeceğiz!

Fıkradaki gibi olayları bazen çok kaşımamakta yarar var.


Temel ile Dursun  mendirekte balık tutuyorlarmış. Dursun sormuş ...

Ula Temel, haçan sen boyle paluk tutarken, pen senun eve sizsam, senin Fadime'yle  aşna fişna edup, hamile piraksam, penden çocuğu olsa, senle pen ne olurduk?

Temel sakince yanıtlamış,

 Ödeşmiş olurduk .


Bırakın Temel’in rövanşist tutumu Temel’de kalsın. Biz doğru işler yapmaya  çalışalım.