29 Kasım 2015 Pazar

ÇİRKİNİ SEVMEK



Geçmiş yıllarda bir arkadaşımla yemek yiyorduk.

Lokantada yok yok .. İster balık ,ister et ....

Arkadaşım genç , yakışıklı , sporcu ,akıllı, etkileyici , şimdilerde çok kimsenin tanıdığı üst yönetici..

Ben önüme gelen kebabı büyük bir iştahla mideye götürürken o ismarladığı susi ve bir kadeh beyaz şarapla yemeğini tamamladı...

O hala fit , yakışıklı ben ise o yediğim kebabların , etlerin , balıkların günahını ödüyorum. Şisko ve sağlıksız..

Vucudumuza neden işkence yapıyoruz ? Sağlığimızı neden bu kadar risk altına alıyoruz ? Çikinleşmek için neden özel bir gayret gösteriyoruz ?

Herhalde çirkini ve çirkinlikleri seviyoruz...

Boşuna mı Yılmaz Güney'i çirkin kral diye sevdik....

Bugünlerde nerede ne kadar çirkinlik var onları yaratanları seviyoruz...
Ne kadar kanunsuzluk , hukuksuzluk ,huzursuzluk var onları yaratanları seviyoruz..

Mazohistlik bu herhalde...

Kendi celladına aşık olmak bu herhalde...



22 Kasım 2015 Pazar

KEBAP VE MODA





Yemek konusunda inanmadığım iki insan var;
Birincisi oğlum Emrecan.Nereye götürdüyse fos çıktı. İkincisi Vedat Milor . Neresini tavsiye ettiyse tıs çıktı.
Oğlum bugün Kocaeli'nin şirin ve derin bir ilçesinde kebabçıya gidelim diye ısrar etti. Nereden duydun yavrum diye sordum. Vedat Milor tavsiye etmiş , bir iki kere gitmiş beğenmiş illaki birlikte yiyelim deyince kıramadım , gidelim dedim.
İsmi lazım değil Urfa'lı bir kebabçı. Hani hiç Urfa'da yemesek , hani hiç Urfa'lı bilmesek tamam diyeceğim.
Beğenmedim...
Zaten batı kültürü üzerinden gurmelik yapan , Türkiye yemek kültürünü ancak Burgazada'dan takip eden Vedat Milor'un benim gibi Sonradan Göurme (benim alamet -i farikam böyle , yanlış yazmış demeyin) tarafından takdir edilmesi mümkün değil.
Neyse sonunda oğlum da beğenmedim dedi. Acaba buraya halk nasıl 9 puan vermiş diye sordu...
Neticede o puanı kimin verdiği , profil ve beklentiler çok önemli ...
Hani derler ya el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz zannedermiş. Burada yemek yiyenlerin beklentisi bu kadar onun için 9 puan....
Benim gibi Sonradan Göurme için 2 bilemedin 3 puan olan kalite buradaki vatandaştan 9 puan alabilir diye konuştum...
Kebabı beğenmedik ancak bu şirin ve derin ilçede modayı yakından takip edildiğini gördük.
Acaba burası Türkiye'mi ? Modayı ne kadar dikkatli takip ediyorlar diye kendi kendime sordum ...
Kadın elbiseleri ; özellikle çeşit çeşit ayak başparmaktan başlayıp , saçının teline kadar olan sadece gözleri açık , simsiyah elbise modelleri çok yaygın olarak kullanılmış...
Özellikle bu modayı yaratan modacıları tebrik etmek gerekir...
Benim tebriğim yetmez birde bu kadar kumaş harcandığı için kumaş imalatcılarının da tebrik etmesi gerekir. Herhalde mini etek moda olsaydı bu kadar kumaş imal edilmezdi...
Kebap ve kumaş birbirine uzak anlamları olsa da aslında yakın olmasının hikayesini yazmaya çalıştık...
Umarım anlayan anlamıştır...
Artık bi zahmet anlayanlar ,anlamayanlara anlatır....

www.okanyasan.blogspot.com


15 Kasım 2015 Pazar

MÜHÜR KİMDEYSE SÜLEYMAN ODUR

Gençler pek bilmez ama bizim gibi bir ayağı çukurda olanlar çok iyi bilir ; 
Eve hırsız girip altınlar çalındıysa , malını bulmak için iki yere başvuru yapardın .
Birincisi bir tanıdık bulur , çalınma neredeyse o bölgenin babasına gidilir, ricacı olunur ve malın geri gelsin istenirdi. Gerçekten bir süre sonra altınlar geri gelirdi. Bu hizmetin karşılığında malın yarısı babaya verilirdi. 
Aslında hırsızların o babanın adamı olduğu bilinir ama pek ses çıkartılmazdı. Baba parayı aklar ,malı çaldıran malı geri alır ,mutlu mesut yaşanırdı .
Alan memnun , satan memnun...
İkinci yöntem ise karakola gitmekti...
Kapıdan içeri girip selam verdiğinizde görevli sobasının borusu olmadığından veya devletin kömür parası vermediğinden bahseder ve sen mesajı alarak başvuru yapmadan önce nakti olarak ihtiyacı giderirdin. 
Görevli arkadaşlar birsüre sonra kaptırdığınız malı geri getirir sizde mükafat olarak mal bedelinin belli kısmını görevli arkadaşlara verirdiniz. 
Aslında hırsızların o görevli arkadaşların adamı olduğu bilinir pek ses çıkardılmazdı. Görevli arkadaşlar ihtiyaçlarını karşılar , malı çaldıran malı geri alır ,mutlu mesut yaşanırdı. 
Alan memnun ,satan memnun..
Her güç kendi bölgesinde hükümranlığını sürdürür, onlardan habersiz yaprak kıpırdamazdı..
Yahu amma atıyorsun , bunlar Kemal Sunal filmlerinde anlatılıyordu diyen genç bakışları görür gibi oluyorum..
Hani bana inanmadınız , bari gidin Dadaloğlu'na sorun..
Bugün Dünya'da yaşananlar , El Kaide ,İŞİD gibi terör örgütlerini kendi amaçları için kurup yaşatanlar belli . Bu güçlere yardım ve yataklık yapanlar belli..Malı kaptıranlar belli...
Şimdilerde çıkıp timsah gözü dökenler de belli .Hepimiz gerçeği biliyoruz ancak sesimizi çıkartmıyoruz.
Herhalde alan memnun ,satan memnun...
Kemal Sunal filmlerini çok izlemiş , ayağı çukurda olan bir abiniz olarak söylüyorum ki bu söylenenlere inanmayın , bu oyunlara gelmeyin. Sonuçta ;
Mühür kimdeyse ,Süleyman odur....

www.okanyasan.blogspot.com
www.okanyasan.com


7 Kasım 2015 Cumartesi

ÇOK AMA ÇOK KORKUYORUM




Seneeeee...... geçen sene...
Yok yok Cem Yılmaz'ın komikliğine benzemesin. Sene 1980....
Hem mühendis okulunda hemde konservatuarda okuyordum...
Uygulama gereği yaz stajımı Haliç Tersanesi'nde yapıyordum..
Terörün en hareketli olduğu zamanlar...
Kimse çalışmıyor..Kimse kimseye iş yaptıramıyor. İşçiler işin gırgırında. Devamlı çay demlemeler. Dedikodu , gırgır almış yürümüş..
Tesisler stajerlere kalmış torna , freze , kalıp , endezane. Ne istersen yap.
İster çalış ister gemi güvertesinde çay iç, ister stajer kızlara takıl...
Öyle tulum falan yok.
Üstümde salaş bir gömlek , altımda rahmetli babamın haki yeşili üzerimden düşen bol  pantalon ve onu tutmaya çalışan eski kemer. Çalışma elbisemiz bu. Birde çok sevdiğim sakalım.....
Bu arada devlet korosu için sınav açılıyor... Katılmamız lazım..
Sıkılarak dökümhane şefinden izin istiyorum. Vermiyor..
Çok önemli diyerek israr ediyorum. Neden diye soruyor.
Koro sınavına gireceğim. Kazanırsam devlet memuru olacağım. Para kazanacağım..
Madem müzisyensin O zaman tamam , bende kıyafetine, sakalına ,tipine bakarak seni dinci zannetmiştim dedi.
Evet hiç bir zaman dış görüşe bakarak yorum yapmamak gerek. İçinden nelerin çıkacağı belli olmaz.

Hiçbirşey göründüğü gibi değil...

Bugünlerde metroya ,trene, otobüse, asansöre binerken çok korkuyorum.
Etrafta bol miktarda çarşaflı , yüzünden başka tarafı gözükmeyen kadın var..
Dikkatle izleyin güvenlik görevlileri genelde erkek ve bu çarşaflı kadınları arayamıyorlar... Kadınlar direkt metroya gidiyor..
Sağa sola bakan güvenlik görevlisi nasıl farketsin.... Yüzlerce çarşaflı..
Vagona biniyorsun...
Bir anda boommmmm.
Hani avam ağzıyla kendini intihar ediyor..
Önce renk kırmızıya, sonra ıssız karanlığa dönüşüyor....
Sonra dünyan değişiyor , hayattan meçhule...
Her çarşaflı mubarek , dünya iyisi, dini bütün müslüman değil ki...
İçinden İŞİD' cisi , teröristi , dünya ile hesaplaşmak isteyen psikopatı, hatta filmlerdeki gibi bıyıklı erkek çıkabilir...

Hiçbirşey göründüğü gibi değil ....

Çok ama çok korkuyorum....

Halbuki bize şeffaflık ,karanlıktan aydınlığa gidiş vadedilmişti....
Şimdilerde kimim kimi gördüğü belli değil...
Bu durum geçici mi yoksa seçici mi ?
İşte o hiç belli değil....