25 Mart 2011 Cuma

UMUTSUZLUĞUN MUTSUZLUĞU



Değerli dostlarım,

Okul tatillerinde rahmetli babam ile gemi seyahati yapmayı çok severdim. Marmara denizinden  Çanakkale boğazına girerken sağ yamaçta bir asker resmi ve  oldukça büyük bir yazı vardır, on yıllardır oradadır;

Dur yolcu,
Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Çanakkale zaferinin 96. yılında Emperyalizm’e karşı kazanılan  zafer aslında askeri bir başarıdan çok bir milletin güçlüye , güce , ezene  isyanıdır, başkaldırısıdır.

Mekke nasıl ki Müslümanlar için farklı duygular yaşatıyorsa Çanakkale’de Türkler için farklı duygular yaşatıyor. Savaş alanlarını görüp etkilenmeyen , 57 .Alay mezarlığını ziyaret edip ağlamayan pek az kişi tanıyorum. Sadece Türk’lerin değil ,yurdumuzu işgal edenlerin mezarlarıda farklı duygular yaşatıyor.  Neden Anzaklar neden Yeni Zelandalılar neden Avustralyalılar diye sormanın anlamı yok onlarda nereye  kimin için gittikleri tam olarak gittiklerini bildiklerini zannetmiyorum. Bir karar alınıyor ve gidiliyor. Kore’ye , Vietmam’a gidildiği gibi.

Çocukluk yıllarımdan beri çok sorulan bir soru var. ‘’ Birinci Dünya Savaşı’nda İstanbul yabancıların ellinde uzun süre kalsaydı şimdi nasıl olurdu ? Yada  Müslüman olmayan İstanbul  nasıl olurdu ?’’ eminin ki bir çok insan kendine sormuştur. Aslında çok düşünmeyede gerek yok Asya’da Singapur , Honkong örnekleri var. Ekonomi , yaşam standartları , kültür açısından olumlu katkılar olacaktır. Eminimki İstanbul’da bu güzelliklerden nasibini alacaktı ancak din etken bir faktör. Asya’da nasıl dinlerin devamı oluyorsa İstanbul’da da devam ederdi diye düşünüyorum.Unutmayalım bir şehri binalar değil insanlar yaşatıyor.

Aslında günümüzde savaşlar ekonomik. Sömürü düzeni ekonomik esaslara dayanıyor.  Bakmayın Fransızların Libya’da askeri güç kullandığına. BM  karar alacak bir anda 3 ülke aksiyon alıp Libya’yı vuracaklar. Akılları fikirleri doğal kaynakları başkasına kaptırmamak. Bir memleketin iç işlerine karışıp , mudahil olmak ,saldırmak pek haklı görülemez. Türklerin  Kıbrıs’ta garantör olma sıfatı ile müdahesi 37 senedir haklı görülmedi.Fransizı ,İtalyanı kim haklı görebilir ?

Emperyalizime karşı yapılan Kurtuluş Savaşı biteli yaklaşık bir asır oldu geçen zamanda geri kalmış dünya ülkelerine ‘’Bağımsızlık ve Emperyalizme karşı mücadele’’ için örnek olan milletimiz için aynı zamanda son olmuştur . Küçük hesaplar peşinde koştuğumuz için olsa gerek  Çanakkale’de bir devri batıran ülke özelliğini devam ettiremedik. Bir millet uyanıyor filminde anlatılan  inanç birliği süreklilik kazanmadı. Herhalde inanç eksikliği oluştu, yaklaşık bir asırdır başkaldırı yapamadık .

Emperyalizme karşı baş kaldırı yapan ülke şimdi emperyalistlerle önceden belirlenen görevler, stratejik planlar , taahütler dışında  iş birliği yapmamalıdır.  Kıbrıs savaşında uçakların lastiğini ve benzinini veren, K.K.T.C ‘yi tanıyan Libya’ya asker gönderilmemeli, gönderiyorsada kurşun atmamalıdır.


Emparyalistler bir gün Mısır’a ,Tunus’a,Libya’ya , Irak’a  yaptıklarını Türkiye’ye de yapmaya kalkarlarsa ne olur? Biz Amerika’nın dostuyuz bize birşey olmaz demeyin . Bırakın abisini, İsrail’in menfaatine dokun bak ne oluyor. Sevdiğim bir söz var;

Eşit olmayan insanlara eşit davranmak kadar büyük bir eşitsizlik yoktur.
                                                                                     Kenneth Blanchard      
                                                                        
O zaman bizde herkese eşit olamayız yeterki eşit olmayanı doğru anlayalım.

 Atatürk Türk milletini motive etmek için savaş zamanlarında kullanılabilecek

Ya İstiklal Ya ölüm   demişti. Bugün belki o kadar güçlü haykıramayız ama oyun içindekilere;

Yaşasın İllegalite diyebiliriz.

Yoksa Umutsuzluğun mutsuzluğu ile yaşamaya mahkum oluruz.

Kim ister ? Belki birileri.

Acaba o birileri  kendimizmiyiz ?

Hoşçakalın

6 Mart 2011 Pazar

ÖLMEDEN ÖLMEMEK

 

İnsanların kendi çapında birşeyler üretmesi çok hoş ve keyif veriyor. Yazıların okunması, beğenilmesi, talep edilir olması gerçekten gurur veriyor. Bende zaman zaman arkadaşlarıma , dostlarıma yazılarımı nasıl bulduklarını soruyorum.

Geçenlerde yazılarımı takip eden bir büyüğüme aynı soruyu sordum kendisi ara vermişsin düzenli yazmak zor hele hele konu bulmak daha  zor dedi bende Türkiye’de malzeme çok bol, hergün değişik konular çıkıyor yeterki iyi gözlem yapalıp yeter diye cevap verdim.

Bazı köşe yazarlarının 30-40 kişilik ekipleri olduğu ,bilgi toplandığı,istatistiklerin yapıldığı hatta çok iyi tanınan bazı yazarların hergün yayınlanan köşelerinin ancak bir gününü kendileri tarafından  yazıldığı biliniyor. Türkiye  gerçekten gündem zengini  her gün değişik konular gündeme geliyor. Karadeniz’linin dediği gibi fıkralar Karadeniz’de anlatılmaz yaşanıyor. Fıkraları anlatmaya  kalkmayacağım o işi zaten Cem Yılmaz ve  sevgili arkadaşım Metin Yılmaz  çok iyi yapıyor. Birde Trabzon’lu Sabri Kayan arkadaşımız var ancak kendisinden ilk kez dinlediğimiz yağlı kazık hikayesi performansını sonrakilerde  yakalayamadığı için kendisine eksi puan verdik bu nedenle onu listeye alamıyorum , kusura bakmasın.

Bu hafta arkadaşlarımla yemek yerken birisi  yazılarına dikkat siyasileri eleştiriyorsun, balyoz filan diyorsun burası Türkiye   sonra senin siteni kapatır veya  Silivriye gönderirler diye şaka yollu takıldı . Hayatım boyunca hiçbir siyasi parti binasından içeri girmedim, faal siyasette bulunmadım niyetimin kimseyi üzmek olmadığını zaten bunun çokda  iyi fikir olmadığını ifade ettim. Benim görüşüme göre bu dünya düzeninde yöneten ve yönetilenlerin olduğu,dizayn edilmiş küresel sistem içinde piyonların çokda önemli olmadığıdır. Arkadaşıma gülümseme ile cevap verdim ve eve döndüm.

Bilgisayarımı açıp siteyi izleyen varmı diye bakayım dedim birde ne göreyim ‘’Mahkeme kararı ile erişim engellenmiştir’’ yazıyor.Allah Allah bu nedir derken facebook’tan  ‘’neler oluyor’’ mesajları gelmeye başladı. Derken gece yarısı telefonlar ‘’ Siten yasaklanmış, seninle ilgili bir durum var mı? Zaten 10 gazeteciyi içeri almışlar’’ malesef rezil olmuştuk ne yasaklılığımız kalmıştı nede hapisliğimiz. Bende kendimden şüphe etmeye başladım bu nedir ? bula bula beni mi buldu diye. Az sonra oğlum geldi baba heyecanlanma bloglar kapatıldı senin sitende blog üzerinden yayın yaptığı için seninkinide yasaklamışlar deyince rahatladım.

Blog üzerinden yayın yapan bazı uyanık kişiler superlig maçlarını yayınladığı için Digitürk dava açmış ve kazanmış . Milyonun üzerinde insanı etkileyen blog’u kapatmışlar.

Oğlum ‘’binlerce kişi kızıp Dıgıtürk’ten ayrılıyor bizde ayrılalım’’ talebine olumsuz cevap verdim çünkü milyonlarca doların ödendiği ve futbolun marka değerine katkı sağlayan yayıncı  kuruluşlar tabiki hakkını arayacaklar. Empati yapmakta yarar var siz olsaydınız ne yapardınız ?

Birkaç tane uyanık , aç gözlü kişinin oyununa gelmiştik .Halbuki ne güzel gidiyordu fikirlerimizi, gözlemlerimizi  insanlara anlatıyorduk. Ancak iştahımız kursağımızda kalmıştı. Hani şairin dediği gibi;

Ne müşkülmüş ki seni sevmek sana yar olmak
Dilşad olmak isterken perişan olmak

Evet bir anda ortamı mutsuzluk  kapladı .  Diğer taraftan  devlete kızmaya başladım . Öyle ya ortada bir suç varsa onu cezalandır neden suçsuz milyonlarca insanı cezalandırıyorsun?

Bazı uygulamaları doğru yapamadığımız gerçek. Tarihi eserler binlerce yıldır toprak altındaydı onları çıkarttık  şimdi onları baraj göleti altında bırakacağız , uyutacağız barajın kullanımı bitince yıkılır tarihi eserler gene ortaya çıkar diyen politikacılarımız var. Belkide bir açıdan haklılar.

Benzer durum önce yıllarda Youtube ‘da olmuştu .Zaman zaman işin kolayı bulunup başka kanalla siteye girilmiş yada boşluğu dailymotion,twitter,facebook gibi siteler doldurmuştu .Youtube yasağı kalkınca bana göre eski popularitesi olmadı.Bu nedenle uzun vadeli düşünmek gerekir. Digitürk marka  değerine zarar vermemeli .Madem ki etkileniyorlar kişiye ceza verecek hukuku aramaları gerekir aksi halde marka değerine zarar verirler. Otomotivde marka değerinde 1 puan artış 150 $  ürünün satılabilirliğini arttırıyor.Kendi ayaklarına kurşun sıkmamalılar.

Bu olumsuz  durumu kabul edecekmiydik ? Katiyen hayır . Ölmeden Ölmek yok kitabımızda.Mücadele edeceğiz belkide bu bizi geliştirecek.  Öyle de yaptık;

  • Sağolsun Engin arkadaşım http://www.okanyasan.com/ sitemizi güncelleyerek devreye aldı. Artık okurlar bu siteden yazılarıma ulaşabiliyorlar.
  • http://www.okanyasan.blogspot.com/  çalışır ve güncellenir durumda eğer giriş yapamıyorsanız  DNS ayarlarınızı 156.154.70.22   veya 156.154.71.22  olarak ayarlamanız gerekebilir.
  • İlave olarak birgo.mynet üzerinden yayın yapacak ortamı yaratma çalışmaları yapıyoruz.Kafaları karıştırmamak için şimdilik devreye almıyoruz.
  • Videolarımı izlemek isteyenler zaten facebook, dailymotion,twitter ve youtube üzerinden ulaşabiliyorlar.

Bu heyecanı ve krizi  benimle birlikte yaşayan ve destek olan Engin Ceyhan ve Çiçek Akkurt arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Devamlı sorup beni destekleyen arkadaşlarımıda unutmuyorum.


Sanal ortam ve yazı yazma işi içimize o kadar işlediki Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ;

Köhne bir Bizans eskisiydi  İstanbul sensiz  şiirini daha iyi anlayabildik.


Yazımı trajikomik bir gazete haberi ile bitireyim. Geçen ay haberi çıktı.

Karısını öldürüp yeni yaptırdığı evin temeline gömen adamdan şok itiraf ‘’ Evi benim üzerime yap demişti’’

Ya Digitürk  kullanıcıları  konuyu yanlış anlayıp kastı aşarlarsa ???

Saygılarımla