Sovyetler
Birliği’nin neredeyse Dünya’nın yarısına yayıldığı komunizm zamanlarıydı .
Kelime anlamıyla Komunizm tüm mülkiyetin devlete ait olduğu ve devletin
vatandaşlarına kaynakları eşit olarak paylaştırdığı yönetim şekli. Beğenelim , beğenmeyelim
hala talebi olan idare şekli.
Dışa kapalı
bir sistem ....
İnsanların hayatını
sürdürebilmesi için sağlık, eğitim , ulaşım , barınma , gıda paylaşımı vardı. Seyahat
edebilme devletin iznine tabiydi. Belli sıraya göre tatil yapabilme ancak diğer
pakt ülkeleri için geçerli olabiliyordu.
Bu sınırlamayı
yaşamanlarda vardı. KGB takibinde olsalar da sanatçılar , sporcular , büyükelçilik
mensupları, bazı askerler ,gemiciler programlarına bağlı olarak Dünya’yı dolaşabiliyorlardı.
Devir soğuk
savaş devri. Amerika ve Sovyetler Birliği iki süper devlet.
Dedik ya
kaynaklar paylaşılıyor. Bazen bir iki patates, bazen biraz daha fazlası .
Kaynak fazla olmayınca kuponla verilen yiyecekler ve kuyruklar. Birde
yurtdışına gidenlerin Amerika , Avrupa ülkelerinde görüp anlattıkları şehir
efsaneleri...
Acaba
doğru mu ?
Sovyetler
Birliği’nin süper güç olduğundan bahsediliyor diğer tarafta çürük patatesi
nasıl paylaşacağız kavgası , bir naylon çoraba kendini satanların hikayesi...
Bizde o
dönemler çocuğuz ya da gençliğe yavaş yavaş adım atıyoruz..
Naylon çorap
hikayeleri muthelif. Hani Nasrettin hocaların , Erzurum’lu Tello dayının
ülkesindeyiz. Acaba doğru mu? Ne olur ne
olmaz...
Ne
!!! bir naylon çoraba mı ? Eminmisin ?
O zaman bir
bavul çorap alıp Moskova’ya gidiyorum. Tutmayın beni abartmaları..
Bu
hikayelerin ne kadarı doğru bilmiyorum ancak yurtdışına giden Sovyet
vatandaşlarının anlattıkları , televizyon denen kitle iletişim araçlarının ülkeye
kaçak yollardan girmesi ve uydularla modern Dünya’nın izlenmesi .
Beklentilerinin
artması karşısında komunizm daha fazla dayanamadı ve seksenlerin sonunda Gorbaçov liderliğinde glasnost ve perestroika olarak ifade edilen
açıklık politikası ile komunizm yıkıldı...
O yıllarda Sarp sınır kapısından giren insanları görürdüm. Neredeyse
açlıktan ölecek gibi düşkün, bakımsızdılar.
Rusya’ya gittiğimizde anlardık bu halkın ne kadar fakirlik çektiğini..
Bugün artık o fakirlik görüntüleri yok.... Çok daha iyi durumdalar...
Sovyetler ile gelişmiş Avrupa
ülkelerindeki yaşam seviyeleri referans olarak alınmış ve bu durumun
sürdürülebilir olmadığına karar verilerek koskoca süper devlet sanılan
Sovyetler Birliği yıkıldı gitti..
Değişimi getiren ise
referanslar ve insanların beklentileri oldu.
Ülkem insanı artık eskisi gibi kapalı değil. Daha fazla para
kazanıyorlar ve kazanımlarının bir bölümünü yurtdışı seyahatlara ayırıyorlar.
Almanya’yı ,Fransa’yı , Hollanda’yı görüyorlar.
Diğer taraftan Digiturk’ u ve
uyduları milyonlarca insan izliyor.
Güzel şeyleri anlıyorlar, imreniyorlar. Neden benim memleketimde yok
diye sorguluyorlar.
Trafik kaidelerine
uyum...
İnsanların birbirine
saygısı...
Demokrasi ve hukuk
uygulamaları...
Hırsızlığı,
uğursuzluğu , yandaşlık uygulamaları olmayan sistemler....
Gerçek laikilk
uygulamaları ...
Yaşam hakkına saygı neden bende yok diye soruyorlar.
Evet arabamız var
ancak ülkede hukuk yok ..
Evet arsamız var ancak eğitimimiz yok ....
Evet evimiz var ancak
ülkede laik uygulamalar yok...
Evet paramız var
ancak demokrasi yok diyerek birbirine şaşkın şaşkın anlamsızca bakıyorlar..
Peki referansımız nedir ?
O çok özendiğimiz Arap ülkeleri mi , Irak’mı , Suriye’mi , Afganistan mı ? Yoksa
ilimle ,san’at ile , demokrasi ile , laik anlayışı ile özdeşleşen ülkeler mi?
Hayır dostlar
hayır..... Mevcut durumun sürdürülebilirliği yok.
Mutlaka yıkılacak. Er
ya da geç......
Değişimi getiren iki şey olan referanslar ve beklentiler gerekeni
yapar..
Aynı Sovyetler
Birliği’ne yaptığı gibi .... Koskoca sistemi yıktığı gibi....
Referans ise belli.... Karar ise halkın...