Türkiye
büyüyor bunu herkes hissediyor ve yaşıyor.
Gerçekten
böyle mi ?
Dünya’
daki yerimiz nedir ?
Bizden
daha hızlı büyüyen ülkeler var mı ?
Evet
var dostlar, hemde çok hızlı büyüyenler var. Çin , Katar, Makao, Gana ve diğerleri.
Türkiye’nin
son 10 yıl büyüme hızı ortalama % 3,5. Malesef
bu yeterli değil.
Son
50 yılın ilk 40 yılında büyüme ortalaması % 6,5 .
İnanmayan
gider Dünya Bankası verilerinden araştırır. % 3-4 lü büyümeleri bizi kurtarmaz.
Dünyada
70 trilyon $ basılı para mevcut ancak maldan türetilen sanal iş hacmi 800
Trilyon $ .
Türkiye
bu işten nasibini alıp karşılığı olmayan para üzerinden hayali işler yapıyor.
Üretmeden
tüketiyoruz. Malesef paradigmalar üzerinden Kapitalist düzenin parçası
oluyoruz.
Türkiye’nin
yarınlarına güvenle bakabilmesi için üreterek, büyüme hızının % 10 ‘lar mertebesinde olması gerekiyor.
Avrupa
ülkelerinin olumsuz durumu karşılaştırmalı olarak Türkiye’nin büyüdüğü hissi
veriyor.
Emperyalizm
kendine genç nufusu bol , doymamış
pazarı olan ülkeler arayışına devam ediyor ve doğu ülkeleri ile birlikte bizi
de buluyor.
Bu
sanal dünya düzeninde sürekliliği olmayan yabancı sermaye ülkeye geliyor. Ortaklık
yapılı işler kuruluyor. Genelde al –sat türü , kolay elden çıkartılabilen iletişim, bilişim ve finans odaklı işler
yapılıyor.
İşi
yapabilmek için sermaye , tesis gerekiyor . Bu zaten büyük ölçüde sağlanmış durumda.
Önemli
olan bu işleri yapacak insan gücü, yönetici gücü.
İstediğiniz
seviyede yetkin insanı bulabilmek hiç kolay
değil.
Genel
tercih iyi okul bitiren , lisan bilen, az tecrubeli insanlar seçiliyor ve bu
kişiler 3 -5 sene sürede orta düzey hatta üst düzey yönetici
olabiliyorlar.
Bu
durumu gören diğer çalışanlar ben neden olmayayım ? diye yola çıkıyorlar ancak zamanla
ben neden olamadım ? diye
üzülerek olumsuz etkileniyor ve kısa
süre sonrada işi gücü bırakıp koltukla,
parayla mutlu olabilecekleri yeni bir iş peşinde koşuyorlar.
Bu
durum ülkemizdeki özel sektör şirketlerinde
baş döndürücü bir hız aldı.
Amerika’da
da benzer bir durum var. İnsanlar 2-3
senede bir iş, hatta eyalet
değiştiriyorlar. Ancak orada kalifiye insan için iş var . Biri olmazsa , diğeri
olabiliyor.
Ülkemizde
ise sınırlı iş ortamında iyi yetişmiş insan gücünün de anlamı kalmıyor.
Mutsuzluklar
artıyor. Burada olmadı bari başka yerde yapayım düşüncesi yer alıyor. Sonuçta tatminsizlik
, mutsuzluk ve en kötüsü umutsuzluk .
Olmazsa
olmaz, büyüme hızının mevcut durumun çok ötesine gitmesidir.
İnsanlara
ne iş yapıyorsun diye sorduğumuzda genelde memurum , işçiyim, sorumluyum,
yönetmenim , idareciyim , yöneticiyim veya daha sınırlayıcı şekilde CEO’um , genel
müdürüm, müdürüm diye cevap veriyorlar.
İdareci
işi idare eden, geçiştiren , statükoyu muhafaza eden anlamları çıkarıldığı için
pek rağbet görmüyor ancak yönetici sıfatı
günün şartlarında daha fazla prim yapıyor.
Aslında
yönetici temel olarak bütçeleyen ve
planlayan kişi . Ancak çok daha cazibeli bir tarif var ki , strateji ortaya
koyan ve vizyoner olan kişi .
Bu
kişiye lider diyoruz.
Sistemler
yöneticiyi her departman için lider
yapmaya çalışıyor.
Lider
olunması için eğitim veriyor. Lider adaylarının görgü sahibi olması için çalışılıyor.
Sonuçta
ulaşılmak istenen Stratejik lider olabilmek.
Stratejik
Lider olabilmek çok kolay değil, stilleri var.
·
Otoriter stil
·
Asansör
stil
·
Demokrat
stil
·
Koç
stil vs
Stilleri
var dedik , kolay değil dedik ancak kumaşın
iyiyse sonradan aldığın eğitim ve çalışmayla sonradan stratejik lider
olabilirsin.
Olamayacağın ise karizmatik
liderdir.
Ne kadar çalışırsan
çalış sonradan olamazsın.
Mutlaka
genlerinde liderlik olması gerekir. Anadan lider doğacaksın , sonradan gelişim
sağlayacaksın.
Bu
insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Politikacı
, medya mensubu , sanatçı veya iş adamlarından
çok azı bu tarife girerler.
Bu
insanlar etkileyici , ego sahibi , çogunlukla megaloman olurlar .
Bu
insanlardan genelde çekinilir , biraz da korkulur .
Bu
insanlarla direkt konuşmak çok mümkün olmaz , şak diye karşılığını verirler.
Durduk yerde birde fırça yersiniz.
Beğenelim
,beğenmeyelim , sevelim, sevmeyelim karizmatik liderlere örnek olarak Tayyip Erdoğan , Kadir İnanır ,
Bülent Ersoy , Ahmet Çakar ve Fatih Terim’i verebiliriz.
Fatih
Terim’i direkt olarak eleştirebilen Ahmet Çakar harici kaç kişi tanıyorsunuz ?
Eleştiri
yapılacaksa söze mutlaka ‘’Türkiye’nin en beğenilen teknik adamı ,
benimde çok sevdiğim , çok takdir ettiğim, arkadaşım , dostum Fatih Terim ‘’ diye söze başlanır. İstersen
deme , sonuç eleştiri yapanı üzer.
Ahmet
Çakar böyle başlamaz hemen tenkitle başlar işte bu egoların engellenemez
savaşıdır .
Bazen
de egolar başına bela olur. Kendini ön plana atacağım derken hırsın, aklının
önüne geçer.
Çinli
bilge Sun Tzu ne güzel söylemiş ;
Başkasını ve kendini bilirsen , yüz kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin.
Başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanıp bir
kaybedersin.
Ne kendini ne de başkasını bilirsen, girdiğin her
savaşta tehlikedesin demektir.
İşin kötü tarafı Fatih hoca hem kendini , hem de Real
Madrid’i iyi bilmesine rağmen sırf galip
gelmek , sırf egolarını tatmin etmek için savunmayı güçsüz bıraktı.
Rakibin hızlı oyuncuları
olduğunu bile bile savunmayı yanlız
bıraktı.
Halbuki bu maçta stratejiyi minimum gol yemek üzere
kurmak gerekirdi.
İki golü filelerde
görünce hatayı anladı geriyi üçledi ancak geç kaldı , turu Madrid’te bıraktı.
Benzer durum MİY maçında da göründü. Kurallarla maçı yönetmeye
çalışan hakemler üzerine baskı yaparak hem hakemleri , hem de rakibi korkuttu.
İzleyenler şık
olmayan görüntülerle karşılaştı.
Aslında bu sürpriz
değil , karizmatik bir liderin bu görüntülerini zaman zaman görmek mümkün olabilir
çünkü dünyanın merkezine hep kendileri koyarlar.
Evet karizmatik lider
adalet arıyor. Herkes için adalet , Fatih Terim için de .....
Evet karizmatik lider
demokrasi arıyor. Herkes için demokrasi , Fatih Terim için de ...
Evet karizmatik lider hak arıyor , vatandaş ise biraz saygı....