4 Aralık 2013 Çarşamba

VAY KUŞAĞIM VAY








Ülkedeki kaos ortamı nedeniyle yazılarıma bir süre ara verdim. Herkes birşey söylüyor , sapla saman karıştı.
Doğru nedir ? doğru kişi kimdir ? Bu sorulara cevap vermekte zorlanıyorum.

Başkalarının doğrusunu bilmem ancak benim doğrularım belli;

· Demokrasi

· Evrensellik

İnandığım doğruları uygulama metotlarım da belli;

· Ayrımcılık yapmamak

· Çeşitlik esasına göre herkese eşit uzaklıkta kalmak, herkesle birliktelik sağlamak.

Sadece insanlar ile değil çevredeki tüm canlılarla kuracağımız ilişkide önemli.

Bir anlamda kendi Habitat’ımızı kurmak zorundayız.

Gümüş ve Lokum evimizin iki yeni üyesi. Yaklaşık 1,5 yıldır birlikteyiz. Birisi Siyam diğeri Scottish. Onlar bize , bizde onlara alıştık. Alıştık dedim ancak Scottich olanı dişi ve bir türlü kendini sevdirmiyor, hemen kaçmak peşinde. Siyam olanı ise erkek ancak istediğin kadar sev , birlikte uyu sorun yok.

Onları  tanımaya başlayınca kediler arasında ne kadar farklılıklarının olduğunu anladım.

Kedilerde farklılık var da insanlarda yok mu ? Tabi ki var. Örneğin kültür ,coğrafya, geleneksellik , ırk ve eğitim gibi bir çok faktöre bağlı farklar mevcut . Toplumların da farklı yaşamları var.

Örneğin seksenli yıllarda İngiltere’ye ilk gittiğimde arkadaşlarım yaşam hakkında bilgi veriyorlardı ;

Bu dairede 6 kişi kız erkek birlikte yaşıyorlar.

Ne !!! Kız, erkek birlikte mi yaşıyorlar ??? Yok daha neler !!!!

Kardeşim neden herşeyi yanlış anlıyorsun? Bazıları birlikte yaşıyor ,bazıları kirayı paylaşıyor , bazıları toplu halde yaşamayı seviyor. Neticede bunlar yetişkin insanlar ,kararlarını kendileri verebilirler. Başkalarına rahatsızlık vermedikleri takdirde istedikleri hayatı yaşama özğürlüğüne sahipler.  

Başkalarının hayatına karışmamakla ilgili ilk dersimi almıştım.

O yıllardaki yaşam anlayışım , toplumsal kabuller farklı cinsiyetlerin birlikte bir evi paylaşmasını kabul edememişti.

Gençlik yıllarımız çok kapalı , kadın erkek ilişkileri oldukça kısıtlı kapsamda gerçekleşti. Kızların elini tutmak bile abartılı  sevinçlere neden olurdu.

Erkekler cinsel ihtiyaçlarını meşhur Alageyik sokak  veya Beyoğlu’ndaki yüzlerce batakhanelerde giderirlerdi. Bu evleri herkes bilir ancak resmi kurumlar nedense görmezden gelirlerdi !!!

Batakhanelerin raytingi ekipler amiri Sadettin Tantan ve ekibinin operasyonları ile düşüşe geçti. Tantan gençlik kesiminde efsane olmuştu.

Bazılarının gözünde cesaret timsali polis şefi , kiminin gözünde ise gençleri engelleyen sade polis.

Diğer alternatif ise kendine bir sevgili bulmak ve eskilerin tabiriyle kaçak et kesmek için yazlık veya şehirdışı otellere gitmekti.

Ancak bu alternatif olçukça riskliydi. Malum ihtilal zamanı rahat hareket edemezdiniz. Bu nedenle çapkınların gözü perdede , kulakları kapı zilinde olurdu.

Ya jandarma basarsa !!!

Götürürler merkeze rezil ederler herkese.

Karakolda ayna var ayna var.

Bunlar zamanın en çok kullanılan tekerlemeleri olmuştu.

Basıldığında , yanımdaki kız arkadaşım olur hikayelerini jandarmaya anlatsan kimse inanmaz , mecburen farklı hikayeler yazılırdı.

Komutanım biz birşey yapmadık. Bayan imam nikahlı karım olur ayrıca İran’da muta nikahı da yapmıştık.

Konuşma lan , babanı mı kandırıyon ? Yatırın bu adamı falakaya..

Böyleydi bizim dönemimiz.....

Şimdi artık ‘’ biz ‘’ kuşağı olduk. Yani 1946 -64 doğumlular. Bugün bizi idare etmeye çalışan politikacıların çoğu gibi.

Bizi idare edenler aslında çok şanssızlar. Hergün 20 saat çalışıyorlar ancak kimseye yaranamıyorlar. Temelinde görmemezlik yatıyor.Görgü insan hayatında çok önemli.

Kız istemeye giderken ‘’görmüş geçirmiş aile çocuğu’’ olmak iyi bir referansdır.

Biz kuşağı politikacılar genelde gençliklerini yaşamış insan değiller.

Gençliğinden bu yana hep politika ile uğraşmışlar ,

Gençliğinde duvarlara siyasi içerikli yazı yazmışlar.

Gençliğinden beri çoğu zamanlarını dernek ve partilerde harcamışlar.

Bu konuları iftihar meselesi olarak ifade etmektedirler.

Bir kızla elele tutuşamamak !!! Bırakın çapkınlığı, masum bir öpücüğü bile yaşayamamak...

Şimdi bu insanlardan kızlı erkekli aynı evde yaşamayı anlamalarını nasıl bekleyebilirsiniz ?

Yaşanmamışı  anlamak .... Mümkün mü ?

Günümüz siyasetçisi bunu okuyamıyor , zamana uyamıyor.

Şişli’de ,Beşiktaş’ ta, Taksim’ de , Kadıköy’de , metroda ,İDO’ da , sokakta ,caddede gördüğümüz gençler eskisi gibi değil.

Kızlar mini etekli , erkekler küpeli . Tıpkı Avrupa’daki , Amerika’daki hemcinsleri gibi...

Şimdi bazılarınızdan ‘’ Türkiye Şişli’den , Kadıköy’den ibaret değil . Bu ülkede Erzurum’da var , Sivas’ta var, Malatya’da var. Oradaki hayatlar böyle değil’’ dediğinizi duyar gibiyim.

Ancak unutmayalım kimse fakirliğin peşinde olmuyor. Zenginlikler, yaşanmışlıklar insanlarda talep yaratıyor.

Sovyetler Birliği’nde günde bir iki patatese talim eden halk , Amerikan gençlerinin
Hamburger– cola , pizza ile beslendiğini öğrenince kominizm duvarlarını yıktığını unutmamak gerekir.

Artık Malatya’da , Erzurum’ da üniversite var, AVM var. Gençler İstanbul’daki yaşıtları gibi yaşamak istiyorlar. Artık o şehirlerde de mini etekliler , küpeliler var.

Kaçış  yok . Kapitalizm oralara da girdi.

Kapitalizm’in insanları sömürmek için stratejileri , gençler üzerinde plan ve emelleri var ;

· Gençler iyi okullarda okusunlar.

· İyi iş bulsunlar , para kazansınlar.

· Kazandıkları   parayı teknolojik, sanatsal, yaşamsal alanlarda harcasınlar.

· Doyumsuz olsunlar. Kazanılan paraları hiç bitmeyen moda yönlendirmesiyle bol bol harcasınlar.

· Global üretim sektörü daha fazla çalışsın. Global finans daha fazla kredi versin.

· Kapitalizm araçları olan global şirketler daha fazla kazansın.

Bu plan tıkır tıkır işliyor. 1981 -2000 doğumlu VAY kuşağı , hatta 2001 sonrası Z kuşağı kuşağı devrede.

Bizim göbekli ‘’ Biz kuşağı’’ bu gençleri nasıl anlasın ?

Kuşak deyince pantolon kemeri ile karıştıranların olduğu son günlerde anlaşıldı.Şimdikilerin durumu idare edebilmesi için kemere 1-2 delik açtırmaları  gerekiyor.Anlaşılan kemer göbeği karşılamıyor.

1-2 Seçim sonra VAY kuşağı seçilecek yaşa geliyor. Belli ki onlar farkı siyaset yapacaklar.

Kimsenin emir komutasına girmeyecekleri açık. Artık geniş tabanlı siyasi partiler yerine çevreci , yeşillikçi, yenilikçi , farklı cinsiyet tercihlerinin temsilcileri , feministler, özgürlükçüler çiçek böcekle uğraşanlar , radikal gruplar küçük küçük partiler olarak devreye girecekler.

Gelecek yönetim büyük bir olasılıkla küçük partilerin koalisyonlarında olacak.

VAY kuşakları artık bu partilere oy verecek veya oy isteyecek.

Şimdi partilerin gözü VAY kuşaklarında , onlara yatırım yapmak istiyorlar ancak çok geç.

Dünya’yı yöneten kapitalizm VAY kuşağını anlamayan hükümetleri iktidarda tutmaz. Nasıl getirdiyse öyle gönderir.

Bunun anlamı nedir ?

Hoşgeldin VAY kuşağım.

Elveda , fakirlik edebiyatı.
Elveda , okuma özürlü siyasetçiler.
Elveda , biz kuşağı iktidarları.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

İKTİDAR OLMAK




 
 









Eşimle düzenli olarak yaptığımız  Bağdat Caddesi  yürüyüşümüz bu hafta sürprizle başladı. Suadiye Tren Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren çalışması  sırasında ağırlığa dayanamamış ve bir kısmı çökmüş.  Allah’tan ölü , yaralı yok. Çalışmayı yapanlar çökme beklemedikleri için tedbir almayı , alt geçidi trafige kapatmayı düşünmemişler. Çökme sırasında araç ve  insan geçişi olmaması büyük şans. Normalde  trafiği yoğun bir alt geçit.  

Benim için aslında çok büyük bir sürpriz olmadı. Yanlış hesap Bağdat’tan dönüyor. Köprü 1981 yılında yapılmış 30-35 yılda çökmüş. Tarihte yüzyıllarca ayakta kalan köprülerin olduğunu biliyoruz. Asıl olan işin doğru yapılıp yapılmaması.  
 
İş hayatında iyi yapılanlar dışında bir türlü çözemediğiniz sorunlar olur. İyi yaptıklarından aferin alırsın ancak yapamadıklarını süpürür süpürür halının altına atarsın... 

Gün gelir şirketten ayrılır , emekli olur veya başka bölüme geçersin. Benden sonra tufan diyerek ihaleyi başkasına bırakırsın.
 

Bu çok kötü bir uygulamadır. Aslında daha kötüsü vardır. Gittiğin yerde başkalarıda sana aynı sürprizi yapmışsa dil birliği ile Yandım Allah türküsünü  okumaya başlarsınız. 

Bizim Temel uçakla memleketine giderken kaptan pilot her zamanki  anonsunu yapar ancak dalgınlıkla mikrofonu kapatmayı unutur.  

Önce kahvelerimizi içer sonra hosteslerle sevişiriz. 

Pilotlar arasındaki konuşma yolcular tarafından duyulur. Paniğe kapılarak pilotları ikaz için kabine koşan hosteslere Temel kardeşimiz mudahale eder. 

Hostes kardeşim  acele etmeyin pilotlar önce kahve içecek , size  sonra sıra gelecek.
 

Mevcut iktidar şimdi kahvesini  keyifle içiyor,  sevişme için acelesi yok bekliyor ancak öyle görünüyorki  mutlaka teşebbüsü olacak. İktidar oy isterken  halka böyle bir niyetimiz yok merak etmeyin halkın ırz ve  namusunun , adaletin ve laikliğin  teminatı biziz demişlerdi. Malesef son uygulamalar bunun tersini söylüyor. Halbuki onlara güvenmiştik. 
 

Siyasete soyunan her partinin ve siyasetçinin gönlünde iktidar olmak vardır ve böyle olması gerekir. Madem siyaseti halka yarar sağlamak  için yapacaksın, gönüllü olarak verdiğin destekte iktidar olmak isteğin her zaman gündemdedir.  

İktidar olup halka hizmet vermeyi tarif etmek vizyonu ifade eder , bunu nasıl yapacağını  planlamakta stratejik yaklaşımı.  

İktidar olmak aceleye gelmez yeterki tespitleriniz doğru , cebinizde stratejiniz olsun.  

Eğer mevcut iktidarın yanlış uygulamalar içinde olduğuna , halkı kötü yönettiğine , halının altına çöpleri biriktirdiğine inanıyorsanız acele etmeyin. Bırakın canavar kendini yok  etsin.  

Başarısızlık halkın gözünde onaylanırsa  iktidar bir daha gelmemek üzere gider. Bu riskli ve kötü senaryodur. Kötülükler , başarısızlar iktidarı yok ederken halkıda zor duruma düşürür. Örneklerini  yakın geçmişte bulabilirsiniz.  

Mevcut İktidarın memleketi iyi yönettiği konusu taraftar buluyor ve genel kabul  görüyorsa , sizinde iktidar olma isteğiniz varsa,  strateji değişikliği yapmak gerekir.  

Halktan oy almak için sizin kuvvetli olduğunuz yönler varsa onu daha iyi anlatmalısınız.  

Mualefet pozisyonunuzu  iktidara çevirmek istiyorsanız mevcut iktidarın iyi yaptığı şeylerin daha iyisini yapacak veya bunu başarabileceğiniz  imajı vereceksiniz.  

 Halk ümit vereni sever , ona inanmak ister.
                                                                                     

Örneğin mevcut iktidarın  sağlık konusunu  iyi yaptığı iddiası varsa ,  siz çok daha iddialısını yapmalısınız.  Aksi halde mevcut iktidar veya  uzantılarına daha uzun yıllar tahammül etmek durumunda kalırsınız. 

Özel hastaneler zaten sistemde var. Devlet hastanelerin hepsini özelleştirin. Para girişi olacağı , katma değer artacağı için çalışanlarda kaliteli ve memnun olacaktır.  Halka özel sağlık sigortası yapın, parasını devlet ödesin. İsteyen istediği sağlık hizmetini belirlenen limitler doğrultusunda istediği yerden alır. Işık var mı? Fark yaratır mı? 

İktidarın  halkın ekonomik gücünü artırdık iddiası var ve taraftar buluyorsa siz daha iyisini yapın. Ücretlilerden vergi almamayı taahüt edin. Dolaylı vergileri artırın , denetlemeyi doğru yapın. Harcayan ve zenginden daha fazla alın. Nasıl olsa onlara koymaz.  Işık var mı? Fark yaratır mı ?
 

İktidarın vesayetin kullanımını halka verdik iddiası var ve bu geniş kabul görüyorsa  sizde halka  medeni  ülkeler standartında üst seviye  özgürlükler sağlayın. Işık var mı ? Fark yaratır mı ?
 

İktidarın YHT , köprü , metro yaptık , ulaşımı mükemmel seviyeye getirdik  söylemi varsa  sen daha iyisini yapmalısın . Artık uçan otobüs , teknolojik tüp vs yerine büyük şehirleri boşaltacak ,trafiği rahatlatacak  köye dönüş projelerini  destekleyerek  , insanları köyüne döndüreceksin . Işık var mı ? Fark yaratır mı?  

İktidarın dünya memleketleri ile iyi geçiniyoruz iddiası varsa ki bu biraz zayıf kaldı. Sen daha iyisini yap yıllardır girilemeyen Avrupa Topluluğu’na girmek için çalış ve bir ilki başar. Işık var mı? Fark yaratır mı?  

İktidarın yerel yönetimler konusunda iddiası varsa , sende belediyelerini en az Eskişehir seviyesine getireceğine  namusun üzerine söz ver. Işık var mı ? Fark yaratır mı?  

İktidarın eğitimi iyi yapıyoruz iddiası varsa ve kabul görüyorsa senin  daha iyisini yapman gerekecek . Günümüzde ailelerin sıkıntısı çocuklarına  iyi eğitim vermek ve okul masrafları. Devlet olarak başarı kriterlerine göre öğrenciye kademeli destek verecek , çocukları özel okullarda ücretsiz veya az ücretle okutacaksın . Gerekiyorsa devlet okullarının yapısını değiştirecek , yönetim ve öğretim kadrolarını özelleştireceksin.  Işık var mı? Fark yaratır mı?  

Bunlar olmaz demeyin. Bunlar için kaynak yok demeyin. Başarmak  için önce denemek  gerekir.  

İnsanları etkilemenin genelde üç şartı var ;  

·         Özgüvenin gelişmiş olacak .

·         Çoşkulu olacaksın.

·         Kendini anlatabilmek için iyi hatip olacaksın.  

İnancınız , kabiliyetiniz yoksa farklılık yaratamayacağınız için ortaya hiç iktidar söylemleri ile çıkmayacaksınız. Alternatif  olarak   bu özellikleri taşıdığına inandığın insanlar varsa onları bulacaksın. 

Unutmayalım zor oyunu bozar. Ortada bir oyun varsa , sistemin zorlanması gerekir. 

Hayallerinizi ortaya koyarak  geleceğe  vizyoner bakın.  Zaten vizyonun  tarifi hayallerin resminin çizilmesi  değilmidir ? 

Haydi durma yap !!!!  

En azından yağmasan da gürlersin  be kardeşim.



28 Temmuz 2013 Pazar

İHTİRASLI SEVGİLİLERİM







Ramazan ayının güzellikleri yaşanırken kendimize keyifli bir yaşam sağlamak için bazen ailece değişiklikler yapıyoruz. 

En büyük lüksümüz  akşamları  ada vapurunda eşimle buluşup orucu Büyükada’da bozmak.  

İş çıkış ,vapur ve iftar saatleri uygun olduğu için zorluğumuz olmuyor. Yemek sonrası sahilde birer çay içip , Bostancı’ya geri dönmek, hoş bir günü tamamlıyor. 

Büyükada’daki  Konak Lokantası  gayrı müslim , müslüman ,turist , bir çok kişinin severek yemek yediği üstelik hesaplı bir lokanta. Ada sakinleri genelde evde yemek yapmak yerine bu lokantada ekonomik ev yemeklerini  yemeği tercih ediyorlar. 

Çorbalar , zeytinyağlılar , sulu yemekler ,ızgaralar.... 

Geçen akşam eşimle yemeğimizi yedikten sonra sahildeki çay bahçesine oturduk. Hem çayımızı içiyor hemde önümüzde uzayıp giden denizi seyrediyorduk. 

Aydınlık bir gecede karşı kıyının ışıkları pek hoş görünüyordu. 

Biz bu güzel manzarayı seyrederken masaya  arkamızdan uzanan bir tabak ve içindeki buzlu bademleri gördüm. 

Bir an şaşırdım ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kimdi tabağı uzatan ? 

Önlüğü , şapkası ve güler yüzüyle benim iyi tanıdığım bademci Adem’di bu kişi. 

Zaman zaman katıldığım yemeklerde  badem satan Adem. 

Hayrola Adem ? Faaliyet alanını adaya mı taşıdın ? 

Ne yapalım müdürüm. Ramazanda karşı kıyıda iş olmuyor. Mecburen buraya geliyorum. 

Bu güzel bademler için teşekkür ederim. Borcumuz nedir ? 

Olur mu müdürüm bademler bizim jestimiz. Katiyen para almam. 

Sağol Adem. 

Adem’in bademleri on üzerinden on kalitesindedir. Pek nefistir. Kolestrol ve zayıflamaya birebirdir.  

Adem bu güzel bademleri nereden getiriyorsun? 

İzmir’den getiriyorum Okan abi. 

Aile tarafından Marmaris’li olduğum için çocukluğumda çok badem yemişimdir. Ege’nin taşlı toprağında yetişebilen bir meyve olması nedeniyle çokça üretilir.

En meşhur olanı Datça bademi diye bililiz. Anadolu’da hemen hemen her yerde yetişir. Bu güzel bademler de İzmir’den gelmişti. 

Gerçekten İzmir’in  Kordon sahil lokantalarında veya yürüyüş yollarındaki tezgahlarda satılan birbirinden güzel buzlu bademlerin tadına doyum olmaz. 

Zaten bir çok güzelliği İzmir’de yaşadım. Bir başka dünyadır İzmir ....  

Rahmetli babam İzmir’den aldığı çipuraları gazete kağıdına sardırır , geminin buzluğunda muhafaza eder ve bir günlük yolculuğun ardından İstanbul’a getirirdi. 

Çipurayı ilk İzmir’de tanıdım ve sevdim. 

İlk sevgilimi de ... 

İş için gittiğimde İngiliz dostum tanıştırdı bizi.  İzmir  gecelerinin karanlığında çok iyi göremedim sanki üstü yeşil , Yunan heykellerini çağırıştıran bir güzellikti. Amerika’lıydı . 

Böyle bir güzelliğe sahip olma becerisini kendimde göremedim. Sanırım öz güvenim tam gelişmemişti o zamanlar . Sahip olma teşebbüsünde bulunmadım ve vazgeçtim.  

Platonik bir aşktı benimkisi. Ancak uzun yıllar etkisinde kaldım. 

Şansım yabancılardan açılmıştı bir kere. Bir sonraki sevgilim Amerikalı , sonraki ise İngiliz. 

Kısa süreli aşklar yaşadım onlarla . Ancak aşklarım hep hüzünle sonuçlandı.  

İyi niyetimden yararlanıp , beni hep  sömürmeye kalktılar. 

Yakışıklıydım ancak benimle birlikte olmalarının gerçek nedeni  sanırım harcanacak param olmasıydı.  Hovardaydım o zamanlar .

Gerçi param olmasa da onlar beni  gene sömürürlerdi. Malımla , mülkümle.  

Sonuçta hep mutsuzluk , hep üzüntü. 

Onlar yabancı bunu yapmaları sürpriz değil. Bu memlekette yaşamaları için birilerini sömürmeleri gerekiyordu o  kişide ben oldum dedim kendi kendime. Şansımı yerlilerden yana kullanmaya karar verdim. 

Çevreme baktım,  artık yerliler o eski içine kapanık olanlardan değildiler.

Serpilip, gelişmişler, güzelleşmişler üstelik beni kaybetmemek için elinden geleni yapıyorlar.  

Çeşit çeşit cilveler , çeşit çeşit hoşluklar.  

Yerli ilişkisinde  istek var ancak o da  menfaate dayanıyor. 

Dikkatli olmak gerekir dedim kendi kendime. Demesine dedim de gel gör ki başarmak  kolay değil. 

Sarısıyla , esmeriyle , kızılıyla , sonradan renklisiyle. Hepsi seni bekliyor. 

Kolay değil güzellerle uğraşmak. Elini verdiğinde kolunu kaptırıyorsun. 

Çok çekici , hoyratça , seninde sürekli  olmayacağını  bildiğin  ama seninmiş gibi gördüğün ve sonunda acı verecek bir ilişki. 

Sonuçta yine hüsran , yine üzüntü. 

Biliyorum bu aşklar beni ya delirtecek ya da intihar ettirecek. 

Önce kendim , sonra onların yüzünden. 

İhtiraslı sevgililerim.... 

Kredi Kartlarım.......

14 Temmuz 2013 Pazar

YEŞİL BURUN ADALARI








FİFA’  nın son yayınlanan raporunda Türkiye  futbolda 57. ci sıraya düşmüş .  Bizim düşmemiz çok önemli değil , başarılı olamamışsak  mutlaka aşağı sıralara düşeceğiz . 

Benim kanıma dokunan  Yeşil Burun Adaları’nın altında kalmak. Nüfusu sadece 523.000 kişi olan küçüçük  Atlas  Okyanusu ülkesi 49. sıraya yerleşirken bizim daha alt sırada yer bulmamız gerçekten üzücü.  
 
Durumumuza üzülüp , ağlamanın bir yararı yok zaten beklenen durum.  

Futbol nerede oynanır ?  Çayır ,çimende .

Bizde çayır çimenli arazi nerede ? Taze bitti. Gökdelen oldu. 

Çocuklarını geniş yeşilliklerde yetişmesi için fırsat yaratan Almanya , İspanya , İngiltere malı götürdü. Biz ne bekliyoruz ? 

Türkiye’de futbol genelde fakir ailelerin işidir . 

Futbolcu olmak. Zengin olmak !!! 

Çoğunlukla geliri az ailelerin çocukları üzerinden aranan umut ışığıdır . 

Şimdiki moda çocuğun elinden tutarak , paralı spor külüplerine götürmek.  

Oralar paralı ve pahalı. Toplumun geniş kesimi külüplere nasıl gitsin ? 

Çocuklarımızın spor hayatı başlamadan , çayır çimen göremeden  bitiyor.  

Siz sosyetik  külüplerden  çıkarak başarılı olan kaç futbolcu tanıyorsunuz ? 

Geçiniz bunları geçiniz , kaliteli Türk futbolcu dönemi  bitti .  

Artık tartışma kaç yabancı ile oynayalım olur. 

CEO  olmak zengin işidir.

Başarı öyküsü olan kaç tane fakir CEO  tanıyorsunuz ? 

Binlerce aile yuvadan başlayarak çocuklarını CEO  yapmaya çalışıyor. 

Ailelerin gözünü hırs bürümüş. 

Lisan öğrenecekler , iyi okullarda okuyacaklar , uzun süreli arkadaşlıklar kuracaklar. 

Bahsettiğimiz bu eğitimleri hangi fakir çoçuk  alabiliyor ? 

Parası olmayanın bu imkanlardan yararlanma şansı var mı ? 

Bazen paran da olsa , iyi okul da okusan da yetmez . Yedi sülaleni sorarlar. 

Anan kim ? Baban kim ? Arkadaşın kim ? Nerede oturdun ?  

Sultanbeyli’de doğdum. Sarıgazi’de büyüdüm. 

Hadi oradan geçin bunları geçin. CEO olmayı ancak hayallerinizde görürsünüz. 

Mutlu olmak  istiyorsanız bırakın CEO  , genel müdür , politikacı olmayı . 

Etkileyici insan olmaya bakın. 

Etkileyici olmak özgüven ister , tutku ister , hatiplik ister .  

Bunlar sizde var mı ?  Özeleştiri yapın . Gerçekten var mı ? 

Birileri genel müdür oluyor.  Okul süper , matematik on üzerinden on , lisanlar çeşitli ancak insanlarla ilişkisi eksik , özellikleri taşımıyor. 

Doğru iletişim nasıl yapılır ? Politikacılara , CEO’lara iletişim konusunda nasıl ders verdiklerini öve öve  anlatan iletişim danışmanları aslında biraz da kendilerine pay çıkartıyorlar. 

Birileri torpille siyasetci  oluyor sonrada rezil. 

İsmi  Gezi Parkı ile anılan ilçenin belediye başkanına  moderatör canlı yayında soruyor  ; 

Gezi olayları için ne düşünüyorsunuz ?  

İsterseniz bırakalım.  Canlı yayındamıyız ?  Gerginleşmeyelim  ?  Bırakmak istiyorum . 

Lütfen bırak çünkü siyaset etkileyici adam işidir . Senin özelliklerin bunu karşılamıyor. 

Etkileyici insan pratiklik, zeka , esneklik ,görgü , sabır , düşünme ister. Malesef bunlar sende yok. 

Sorulara göre hazırlanan  kalıpsal cevapları  vermeyi mi  bekliyorsunuz ? 

Moderatör  ilçenizde yapılan gezi parkı olayları  yerine Fenerbahçe – Galatasay maçını mı soracak ? 

Çocukların iyi okullarda okumaları şüphesiz çok iyi ancak bu okullarda birinci olmak yetmez.  

Çalışarak birinci olmak çoğumuz için mümkün  ancak münazara yeteneklerin olması gerekir .  

Anında karşılık verebilen, düşündüğünü iyi ifade edebililen , zeki , pratik olmak  çok daha önemlidir. 

Yıllar önce iş için Mısır’a gitmiştim. Amacım yeni bayimizi ziyaret edip , eksiklik varsa bilgi vermekti. Beni otelden alan kişi sürpriz yaparak; 

 ‘’  Kahire ve İskenderiye’den yaklaşık 30 kişi yeni ürün hakkında bilgi almak için seni bekliyorlar. ‘’  dedi.  

Teknik konu benimle ilgili değildi ancak bunu ifade etmek çok kolay olmayacaktı. Bayiye gittiğimde beni bekleyen insanları görünce paniklemedim desem yalan olur . 

Gün boyunca konumla  ilgili bilgileri verdim. Allah’tan ürünle ilgili dokümanları yanımda getirmiştim. Birinci gün sonrası araçları  servise çektim ve sabaha kadar ürünler üzerinde çalıştım. Sabah ilk işim asetat üzerinden görüntüleri almak oldu. Artık hazırdım ürün bilgilendirmesi yapabilirdim. İngilizce başladığım eğitim Arapça ve Farsça devam etti. Lisede okuduğum edebiyat , hobi olarak yaptığım müziğin Osmanlıca sözleri Mısırlı’larla iletişim kurmamda yeterli olmuştu. Sonuçta müşteri memnuniyeti sağlamıştım. Unutmadığım bir hatıramdır. 

Mısır’lılar bizim gibi sıcakkanlı, sevecen ancak pazarlık yapmayı  çok seven bir millet.   

İngilizler’in etkisi yeterli olmamış , medeni ülkelerden 40 -50 yıl geride kalmış bir coğrafya.

Uzak geçmişle dün arasında kalan bir ülke. Cehalet ,pislik ne kadar kötüyse Kahire Müzesi ve Mısır uygarlığı o kadar etkileyici. 

Mısır’da  bildiğimiz demokrasi anlayışı o yıllarda yoktu ancak Arap Baharı sonrası  bazı kesimlere göre doğruluğu  tartışmalı olduğu ifade edilen seçimler sonrası bir yönetim iktidara geldi. Seçimlerin ne kadar doğru yapıldığı hakkında bilgi sahibi değilim. 

Yanlış yapmadan Mısır’ı  yönetmek çok kolay değil .Farklı inanışlar , farklı dinler , farklı alışkanlıklar , farklı eğitimler , farklı sosyal kesimler. 

Mısır’da  insan ve demokrasiye inandıkları iddiasında bulunan bir yönetim var. Gördüğümüz kadarı ile  halk tarafından destekleniyor. Şansını  iyi kullanmayanlara en iyi cevabın sandık olduğunu biliyoruz.  Bizde darbelerden çok çektik. Darbeleri bu nedenle kabul edemiyoruz. 

Ancak bizim Mısır’la ne işimiz var , biz kendi işimize bakalım derseniz o başka... 

Evet kendi işimize bakarsak  Türkiye’ de lider yok , iki numara yok ezikliğini bırakıp yeşil çimleri lider adayı gençlere açmalıyız. 

Gerçek hayatta işimize yarayacak iletişim  kurma , özgüven yaratma , güzel ve etkileyici konuşma,   yaratıcılık , sevgi , demokrasinin  anlamı  okullarımızda okutulmalıdır. Mitos bölünme, Karlofça Anlaşmasından daha  iyi iş yapacağı açıktır. 

Aslında Türkiye’nin bir şansı  var. Siyasetin önünde orta ve uzun vadeli plan yapabileceği ve uygulamaya koyabileceği  bir 5 yıl .  

Türkiye önümüzdeki dönemde  mutlu geleceğin vizyonu  yazan ,  stratejik planları yapan , uygulama kapasitesi olan ,  demokrasiyi  bünyesine  işleyen,  özgürlükçü , hukukun üstünlüğü ve fırsat eşitliğine inanan , laik , dürüst , yenilikçi , odaklanmayı  insan sevgisi üzerine yapan   karizmatik liderlerini çıkartmalıdır. 

Liderler üretilemezsek  demokraside de Yeşil Burun Adaları’nın altında kaldık diye üzülmek , ağlamak yok. 

İşte o zaman geçmişi gelecekte yaşarız.