31 Ocak 2017 Salı

TAZE SARMISAK


İkbal sucuğu ile ilgili yazımı okuyan Adana'nın çiftçilerinden, son yılların sigortacısı elinden zippo çakmağı düşmeyen sevgili dostumuz İkbal'le beraber Cumhuriyet sucuklarına bayılırım dedi .. Peki o zaman bende senin için sucukla ilgili bir yazı kaleme alayım dedim...
Eski yöneticim katiyen sarmısak yemezdi.. Çok isterse yurtdışından getirttiği sarmısak haplarını kullanırmış... En azından ben öyle biliyorum.. Sarmısağı bilmez ,sevmez , sarmısağı yiyeni hiç sevmezmiş..
Geçmiş zaman , Afyon o zamanlar küçük bir yer ancak ilginç bir tarafı var ; İstanbul'a , Ankara'ya , İzmir 'e , Antalya'ya yaklaşık dört saat uzaklıkta. Yani ticaretin tam merkezinde.
Bizimde kamyon servisine ihtiyacımız var. Araştırdık , bulduk ,eğittik ve bir servis adayını hizmete hazır hale getirdik. Kendisine servisliği verdik.
Sağolsun bu arkadaş hediye olarak sucuk getirdi. Hemde tam bir kargo kutusu.. İçinde herhalde 30-40 kilo sucuk vardı.. Bolluk zamanları ....
Baktım olacak gibi değil torbasını getirene bir kangal sucuk vereceğim diye şirkettekilere haber saldım . O zamanlar Afyon sucuğu pek bilinmiyor ama oda mis gibi sucuk kokuyordu....
Neyse insanlar geldi birer kangal sucuğunu aldı ve gittiler .. Ancak koku odadan birtürlü gitmedi...
Yöneticim , benim odama çok sık gelmezdi ne olduysa yukarki kattan benim olduğum kata ve bana gelmişti...
Oda buram buram sucuk kokuyordu..
Okan senin odada bir koku var, nedir ?
Sonunda kovulmak var , kendimi toparlayarak ;
Toprağa yakınız, herhalde fare öldü dedim...
İnandi , inanmadı tam bilmiyorum ancak odadan ayrıldı..
Bir şekilde yırtmıştım. Sarmısak , sucuk kokusu beni işten kovdurabilirdi...
Mevsim ilkbahar olmuştu , Trakya ilkbaharda müşhiş olurdu. Bizimde Çorlu , Lüleburgaz , Edirne , Çerkezköy hattında önemli müşteri potansiyelimiz vardı ancak bayimiz yoktu..
Yöneticimi ikna ettim ve Trakya gezisine götürdüm. Çorlu'yu ziyaret ettikten sonra Lüleburgaz'daki servisimize gittik. Hani bal dök yala derler ya oyle bir yer...
Sayın müdürüm ne alırsınız ? Wisky , konyak , buzlu mu buzsuz mu olsun deyince yöneticimin gözleri yerinden çıkacaktı . Müşteri mutluluğu böyle bir şeydi..
Öğlen olduğu için çay ile geçiştirdik ancak öğle yemeği için benim iyi bildiğim lokantaya gitmeden yapamazdık .
Dallas isimli mutevazı çevirmeci , ilçenin biraz dışında , yeşillikler üzerine kurulmuş ,kuzu çevirme yapılan mükemmel bir yerdi...
Beyaz peynir , kuzu çevirme , rakı ,tava ekmeği ve sürpriz olarak mevsimde yeni çıkmış sarmısak...
Gerçekten mükemmeldi ... Yöneticim de bilerek bilmeyerek taze sarmısağı afiyetle yedi.... Çok beğendi..
Sayın yöneticim işte sizin yıllarca yemediğiniz sarmısak budur ...
Geçen sene kendisini ziyarete evine gittim..
Sarmısak yiyormusunuz diye sordum....
Yiyorum dedi... Sen alıştırdın...
Evet yarı Adana'lı yarı Marmaris'li dostum bir sucuktan ancak bu kadar hikaye çıkar
İnşallah beğenmişsindir....

30 Ocak 2017 Pazartesi

TAHTA BAVUL







Seyahat denilince nedense aklıma hep yetmişli yıllarda Fenerbahçe'ye transfer olan nam-ı diğer Kunta Kinte olan Sabahattin Erbuğa gelir.Yeni takımına transfer olduğında hiç unutmam Ankara'dan üzerinde sarılı ,yeşilli ,kırmızılı renkli bizim asker bavulu dediğimiz eski tip tahta bavulla gelmiş ve uzun süre bavul gazetelere manşet olmuştu . Bugünkü futbolcu profiline hiç uymuyor ancak şartlar , imkanlar böyleydi..

Fenerbahçe'li Nevruz'un has arkadaşıydı hatta oğlunun ismini Nevruz koymuştu. Tesadüf hakemlik yaptığım dönemde benim ilk profesyonel maçım , futbolculukta son zamanlarını yaşayan Nevruz'un kaptanlık yaptığı maçta yan hakemlik yapmak olmuştu..Hiç unutmam ilk kez profesyonel maça çıkacağımı öğrenen orta hakemin acemiyi vermişler şimdi yandık bakışları olmuştu...Biryerden başlamak zorundaydık, bende onun şanssızlığıydım ne yapayım....

Genetiklerimizde seyahati seven , göçer bir millet olduğumuz biliniyor.. Ben de , oğlum da seyahati severiz...

Sanıyorum 2 yıl önceydi...

İşe gitmek üzere erken uyandım , hazırlıklarımı yaparken cep telefonuma bir mesaj geldi...

'' Baba , havaalanındayım . Merak etme , özel bir işim çıktı Belçika'ya gidip , geleceğim ''

Şaka zannettim , sanki bakkala gidip biraz peynir alıp geleyim gibi ... Panik içinde oğlumun odasına gittim , oda boştu...

Anladım ki geceyarısı ne olduysa esmiş , internetten biletini almış , herhalde parası ve vizesi varmış ve gitmiş . Bu kadar basit..

Oğlum son yıllarda bu kadar surpriz şekilde olmasada seyahat etmeyi sürekli yaptı..

Biz onun gezilerine , kısa süreli de olsa evden uzak olmasına alışığız.. Öyle yetiştirdi kendini...

Bugün gene bir ayrılık yaşadık... Bavulunu topladı ve askerlik eğitimi için Isparta'ya gitti...Sonrada ver elini hudut...

Otuzbeş yıl önce Polatlı Topçu Okulu' nda kurayı çekip kağıdı bölük komutan vekili rahmetli Sedat Girişen'e uzattığımda belli ki üzülmüş kısa bir süre okuyamamıştı. Okuduğunda ise üzülme sırası bana gelmişti.

Erzurum Oltu.

Esas duruşta şöyle bir sallanmışım. Sallanmayı tabur komutanı rahmetli Çağatay Çınar'ın gür ve sert sesi bozmuştu..

'' Asteğmenim vatanın her kösesi kutsaldır ''

Bende merak , tereddüt , çekinme ile gittiğim Oltu'da çok güzel günler geçirdim... Hiçbirşey uzaktan sanıldığı gibi olmuyor..

Oğlumun gitmesine alışığız ancak askerlik biraz daha uzun süreli görev..

İnşallah güle , güle gidip güle güle gelecektir...

Eskiden yolcu uğurlarken su gibi gitsin ,su gibi gelsin diye arkasından su dökülürdü . Geleneği devam ettirdim , su döktüm..

Yolu ve bahtı açık olsun...Bütün güzellikler Emrecan'la olsun...

25 Ocak 2017 Çarşamba

HALKIN BÜTÜNÜ



Vehbi beyin hayatını okuduğunuzda bir çok  teklif gelmesine rağmen siyaset hayatına girmediği ve ailesini  de siyasettenuzak tuttuğunu  anlıyoruz. Gerekçe olarak müşterinin çok kıymetli olması, sanayi ve ticaretle uğraşan kişilerin toplumun her kesimine mal satmasını göstermiştir.

İstisnalar haricinde iş adamları siyasete girmeyi arzu etseler de aktif olarak siyasette yer almadıklarını görüyoruz. Bu durumun tam tersi davrananlar tamamen siyasete girip , kendi inançları ve avantajları doğrultusunda hareket edenlerde çok..
Hani hayat biraz böyle ; kızını bir işe yerleştirip koca bulmasını isteyen anne , baba az değildir. Arkadaş topluluğu , sosyal cemiyetlere girip eş ve iş arayanlarda hatırlı sayıdadır.

Bu bir tercih meselesidir..

Üsküdar'a gittiğim günler alışkanlık olmuştur ; genelde balık çarşısında balığın bolluk durumuna ve fiyatlarına bakar , bir bardak taze sıkılmış nar suyu içerim .  Dün caddeden geçerken bir araba yol verdi , içinde dört sakallı , cübbeli kişi. Gayr -ı ihtiyari yol verdikleri için başımla selam verdim , teşekkür ettim. Bu tamamiyle sosyal bir ilişki ancak görünüş itibarıyle benim anlayışıma uymayan kişilerden alış veriş yapmamaya hatta yollarından geçmemeye  özen gösteririm.

Evrensel anlayışa göre çok uygun bir tarz değil ancak içimize kutuplaşmaları eken  etkilendiğimiz çevreler bu şekilde olmasına neden oluyor..  Birleştirici değil malesef ayrıştırıcı bir çevre içine giriyorsunuz ve vatandaş olarak nereden isterseniz oradan alışveriş yapıyorsunuz , sosyal ilişkiye giriyorsunuz ..

Pazarlamada müşteriyi seçme belirleme diye bir kaide var. Müşterinizi skala üzerine koyar, puanlar ve ona göre strateji belirlersiniz... Rolex saat satıyorsanız müşteriyi on numaraya konumlarsınız  eğer  ekonomiğinden , lüksüne sanayi malı üretiyor veya satıyorsanız müşterinizi birden ona kadar geniş bir yelpazeye konumlar ve ona göre strateji yapar ,bütçenizi ayarlarsınız..

Dünyanın heryerinde sporcu ,sanatçı ,iş adamı gibi insanlar toplumun bütününe ulaşmaya çalışırlar ve kayıp riskini almazlar.

Bazıları ise Rolex örneğinde olduğu gibi sadece bir kesimi hedef alırlar ve ona göre hareket ederler tabiki riskini de göze alırlar..

Örneğin Enes Kanter ,  Hakan Şükür Dünya çapında sporcu olmalarına rağmen risk almışlar ve belirli kesime mesaj vermeyi tercih etmişlerdir..

Bugünlerde referandumla ilgili olarak halka mal olmuş sporcu ve sanatçılar taraf oldukları tercihe göre reklam yapıyorlar . İfade etmeye çalıştığım gibi bu kişiler toplumun bütünü tarafından sevilen kişiler , şimdi ise antipatik ,taraf , yandaş ,yalaka olmak gibi sıfatlara sahip olacaklar....

Bazı arkadaşları bile selam vermeyecek  , risk alacaklar..

Ben olsam bu riski almam... Oyum neyse gider veririm..

Elbete insanların ifade hürriyetine ipotek koymak gibi bir niyetimiz olamaz.

Hakkımızda değil haddimizde..

Roman vatandaşların bazı sözleri var ,çok şey ifade eder...

İşte size güzel bir Roman sözü..

G.t  si..n ceremesine katlanır...

Eh birazda aba altından sopayı ben göstereyim...

Başka türlü anlaşılmıyor...

Hayırlı günler dilerim..