5 Kasım 2014 Çarşamba

KURT PUSLU HAVAYI SEVERMİŞ






Kurt puslu havayı severmiş.  Anlamı ise gizli ve kötü niyeti olanların,  karışık durumlardan fırsat yakalama  isteğidir.

Karıştır , uzaktan izle, sonra ortaya çık.....

Neden olmasın bu da bir strateji . Hemde üzerinde çalışılmış bir strateji.

Özellikle 1980 ihtilalini yönetenler için  Amerika ile birlikte hareket edildiği , terörün acı sonuçlarının ve kötü ekonomik gidişat beklendiği  iddia edildi.

Daha önce sıkıyönetim vardı neden terör önlenmedi ?  diye çok soruldu.

Bu iddialar ispatlanamadı . Gün oldu ihtilali yapanlar koruma altına alındı . Sonradan düzenlemeler yapıldı ancak artık çok geç oldu.

Kenan Evren ve arkadaşlarıyla ilgili akıllarda hep bir soru işareti kaldı.

Müdahale için puslu hava mı beklendi  ?

Tayyip beyin kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası halkın bir kısmında müthiş bir karamsarlık oldu;

·         Demokratlar ,Cumhuriyetciler, Sosyalistler için artık  iktidar olmak uzun yıllar hayal ...
·         Kısa zamanda memlekete şeriat düzeni gelir..... Hilafet hortlar , dediler..

Böyle düşünen kişiler pek  haksız değiller. Gerçekten gidişatı parlak görmek mümkün değil .

Peki ne yapmak  gerek ? Nasıl değişim olacak ? Demokratik yollarla iktidar nasıl

değişecek  ?

Zaman zaman bende onlara dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum.

Halk iktidardan ne bekler ? Liderden ne bekler ?

Temel olarak iki konu çok önemlidir ;

·         Ekonominin iyi gitmesi.
·         Liderlerin halka umut vermesi.

Liderlerin ağzı torba değil ki büzesin !!! 

Sallarlar,sallarlar, konuşurlar hele iyi bir hatipsen ve  karşındaki kitle sorgulayıcı değilse halkı ikna etmek kolaydır. Ancak ekonominin göstergeleri vardır. Zaman zaman çarpıtmaya çalışırsın ancak bir yerde bıçak kemiğe dayanınca iyi hatip de olsan kimseyi ikna edemezsin.

Çorba kaynamayınca evin çocukları , hanımı ne seni tanır nede senin iktidarını. Bu nedenle ekonomik göstergelerin aşağı çekildiği bir ortam hükümetin iktidardan gitmesine neden olur.

Ekonomi nasıl aşağı çekilir  ? Cevap basit ve etkili . Satınalma yapmazsan .

Her iki senede araba değişeceğine beş senede değiştir...         ölürmüsün ?
Her sene cep telefonu alacağına dört senede değiştir ...          ölürmüsün ?
Her beş senede mobilya değiştireceğine on senede değiştir....   ölürmüsün ?

Yoksa böyle hergün ölüyorsun. Ekonomiyi küçült , faturalar , katma değerler azalsın..

Vergini geç öde....  Nasıl olsa  her iki üç senede  yapılanma uygulanıyor. Sen neden zamanında ödüyorsun ?

Hazineye giren para yeterli olmazsa ne yatırım olur ne hizmet....

‘’ Sende ne kadar ekonomi bilmeyen, ne kadar zalim, ne kadar tuhaf adamsın ‘’ diyenlerinizi şimdiden duyar gibiyim !!!

Doğru, çok mantıklı değil söylediklerim ancak radikal sonuç istiyorsan , radikal uygulama yapacaksın.

Değerli dostlar, ailenizin vaya devletin hazinesine para girmesi çok önemlidir. Bunun  için kaynak gerekir.

Özal zamanında sigara kaçakçılığı bir kanunla değiştirildi. Paranın kaçakçıya , Mafya’ ya değil devletin kasasına girmesi sağlanmıştı.

Bugün yapılan işlerde kaynak yaratma devlet eliyle oluyor.

Örneğin özelleştirme !!!!  Doğru yöntemle , adil bir şekilde yapılırsa sorun yok.

Sat, kaynak yarat.Kaynağı doğru şekilde kullan . Eyvallah ..

Çevrenize bakın devlet , belediye ihalelerini kim alıyor ? Kim kimin yandaşı ise o kazanıyor..

Parti ayrımı yok. Her parti aynı şekilde davranıyor.Senin adamın , benim ihalem..

İhaleye göre yandaş , yandaşa göre ihale tarifleri.

Paris’ te en pahalı bina neresidir diye sorarsanız , hemen söylerim .

Şehrin göbeğinde  dört katlı , birkaç yüzyıllık Ritz Otel.

Fiyatı nedir ? Hemen söyleyeyim !!!!!  Birbuçuk milyar euro.

Kıyaslamanız için açıklayayım . O para ile İstanbul’da 40-50 katlı en az on adet gökdelen alırsınız.

Elin adamı şehir içine dokunmayacağız , dokuyu bozmayacağız , eskiyi yenilemek istiyen vatandaşa destek olacağız, çok istiyene şehrin dışında gökdelen yapma izni vereceğiz  demiş ve öyle de yapmış ...

Devletin önemli görevlerinden birisi büyümeye karşı toprak yaratmaktır.Devletin arsa ofisleri bunun için var. Bizdeki anlayış tamamiyle farklı. Şehir içindeki devletin yüzük taşı gibi hazine arazilerine gökdelenler yapıp rant sağlamak.

Devletin deprem nedeniyle kurduğu TOKİ ‘nin vatandaşa  uygun sosyal konutlar yaptığını  rakkamsal olarak ifade etmek mümkün değil. Yüzük taşı arazi nerede , TOKİ orada .

Avanta lavanta işleri karıştırmasak bile rantı bu işten ayrı koyamayız.

Rahmetli Erbakan hoca ‘’ Sizi gidi rantiyeciler sizi’’ derken kimleri ima ediyordu acaba ?

Peki rantiyeden gelen para nereye gidecek ? Esas soru budur..

Özelleştirmeden gelen paralar , yüzük taşlarından gelen paralar doğru ve adil  teşviklere , yatırımlara, açık kapatmaya  kullanılsa ona da eyvallah diyeceğim.

Vatandaşın endişesi bu paraların özel uçaklara , Ak Saray’ lara , Süriyeli mültecilere gittiğidir. Sadece bu kalemlerin maliyeti yaklaşık 13 -14 milyar dolar olduğu biliniyor.

Ayranın yok içmeye tahtaravanla gidiyorsun gezmeye..

Ekonomi iyi gidiyor söylemleri artık bitmiştir. Devlet resmi zamlarının %10 , bilinen enflasyonun      % 10 ,  pazar enflasyonunun çok daha yüksek olduğu ülkede çalışana, emekliye  % 3 zam vermek , benim param yok demektir.

Halkın refah seviyesinin artması için ya çalışana enflasyon üzeri zam vereceksin yada enflasyon altı mala zam yapacaksın ki satınalma kabiliyeti artsın.

Görülen tabloda her iki  durumda iktidarın aleyhine gelişmektedir.

İktidar kendi eliyle tuzağa düşmüştür. Benim beğenilmeyen komplo teorisi gerçekleşmektedir.

Memur ,işçi, emekli harcama yapamayınca otomatikman ekonomi daralır.Yüzük taşları , ayakkabı kutuları bu işi döndürmeye yetmez.

Artık geri dönüş yoktur. Millet uçağın , sarayın, çorbanın hesabını seçimlerde sorar.

Fadime kızını evlendirmiş, düğünden sonra bir hafta geçmiş , 
Ula ha punlarin sesi soluğu cikmiy... Pen pugun bi dolanacağum  diyerek  yeni evlilerin kapısını çalmış... 
Kızı kapıyı açmış ki ne görsün kadın, kızı çırılçıplak:
Uyyyy ha pu nedur uşağum? Ayuptur da !
 Aaaa ne kadar geri kafalısın anne, bu aşk elbisesi... 
Kadın töbe töbe diye içeri seğirtecek olmuş bakmış damat geliyor:
Ooo anne hoş geldin ,
Kadın yüzünü gözünü nereye kaçıracağını bilmiyor, çünkü damat da anadan üryan..
Pu ne rezulluk diyecek olmus , damat hemen:
"Aaaa ne kadar geri kafalısın anne bu aşk elbisesi"  demiş. 
Çaresiz Fadime bir koşuda almış soluğu evde. Bir düşünce ,bir düşünce
Acaba gerçekten ben geri kafalı mıyım?
Sonra üstünde başında ne varsa soyunup dökünmüş. Başlamış evde çıplak dolaşmaya.
Akşamüstü kapı çalınmış, Fadime camdan Temeli görmüş , saçını başını düzeltmiş, açmış kapıyı. Fadime'yi bu halde gören Temel'in gözler yerinden fırlamış:
 Ula ne dur bu, gafayı mı yedun da?
Hih demiş Fadime  "ne gadar geri gafalusun, habu aşk elbisesidur da"
Temel şaşkın cevaplamış:
"Ula ütüleseydun bari’’

Demokrasi anlayışımız da ,ekonomimiz de , siyasetimiz de , ahlakımız da o kadar yıpradı ki;

Malesef artık ne  ütü tutuyor , ne  dikiş.......

Müjde Kemalistler , cemaatçiler, sosyalistler , entel dantel takımı , her kim yaptıysa ?

Yok yok onlar yapmadı. İktidar  çukura düştü ....

Hemde kendi elleriyle  kazdıkları çukura ...

Bu sefer de olmazsa anlayın ki benim reçetem iş yapmamış , nefesim yetmemiştir.

Artık geriye Cübbeli hocaya gidip ,kurşun döktürmek kalır....

Belki nazar vardır , nazar......