Güzel şeydir eğitim. İnsanı güzelleştirir kendine güvenli olmasını sağlar. Eğitimin toplum ve kişilerin yaşamsal mutluluklarında önemli rolü var. Aileden, okuldan , çevreden aldığımız eğitimler,görgü ,terbiye bizleri doğruya ve güzele yöneltiyor.
İlk ,orta , lise eğitimlerimde fedakar , kaliteleri öğretmenlerimin kişisel gelişimimde çok önemli rolü olmuştur. Malesef 1980 öncesi girdiğim üniversite yaşantısı çok yararlı olmadı .
Terör nedeniyle oluşan kaos ortamı okula devam etmemize engel olmuştu. Şimdiki öğrencileri kıskanarak izliyorum. Genç arkadaşlar gönüllerinden geçtiği gibi eğitim almaktalar, sosyal faaliyetlere katılmaktalar. Birde derslerinde başarılı olurlarsa kaymaklı kadayıf olacaktır.
Televizyonda seyrediyorum belediye zabıtası fırını kontrol ediyor. Etraf pislik içinde, insan sağlığını etkileyecek durumlar var. Zabıta ceza kesecek, durumu belediye başkanı ve televizyoncular izliyor. Kendini haklı gören ve ceza ödemek istemeyen fırıncı itiraz ediyor ;
Doğudan göçtüm yedi çocuğum var. Para kazanamıyorum. Çoluk çocuk zor durumda.
Sen para kazanamıyorsun diye halkın sağlığıyla mı oynaman gerekiyor ?
Beni buradan s....r edip geldiğim yere mi göndereceksin ?
Ortam gerginleşiyor. Kolay değil bir baba ,yedi çocuk ve çalışanlar . Belediye görevlileri biraz daha kalsalar fırından zor çıkacaklar. Saldırıyı çevik kuvvet bile zor engeller. Kapatma veya ceza kesildimi bilmiyoruz. Çekim orada bitiyor.
Sabah alışveriş için arabamla yola çıktım. Trafik ışığı yeşil yanınca aracı hareket ettirdim. Tam 3-5 metre yol almıştım , aniden bir taksici tahmin ettiğiniz gibi ok gibi fırladı ve kırmızı ışıkta geçip gitti. Çok sinirlendim medeniyetimden fedakarlık yapıp aracı takip ettim ve yakaladım. Katilmisin sen ? diye sorduğumda sadece güldü. Belkide bendeki iri gövdeyi görüp çekindi . Ya benden güçlü olsaydı kesin dayağı yemiştim.
Bende sütten çıkmış ak kaşık değilim. Zaman zaman bende kırmızı ışık ihlali yapıyorum ama kontrollu, bahane değil ama kimseye zarar vermeyecek şekilde. Taksicinin yaptığı şekilde gaddarca değil. Neyse bu değerli arkadaşımızı emniyete bildirdim. Merak etmeyin biz halleder, size bilgi veririz dediler. Ben vatandaşlık görevimi yaptım sıra devlette. Bekleyip göreceğiz.
Sabah solumuzdan kalkmışız ya, işimiz ters gidiyor. Markette alacağımızı aldık , kasaya gidip sıramızı bekledik. Sıra bize gelip malzemeleri kasadan geçirirken arkadaki vatandaş acele ederek neredeyse bizim üzerimize düştü ve kendi malzemelerini bizimkilerle karıştırdı. Kasiyer haklı olarak farketmedi ve bizim faturaya giriş yaptı. Dolayısı ile düzeltme yapması gerekti . Bu acele davranma , bekleme istememek biz dahil sıradakilerin beklemesine neden oldu. Biz sesimizi çıkartmadan hatanın düzeltilmesini beklerken aceleci bey şikayet edip kasiyere bağırmaya başladı. Karışmayabilirdim ama bu haksızlığa göz yumamazdım , atıldım.
Hem hatayı sen yapıyorsun hem de kasiyere bağırıyorsun !!
Sonucu tahmin edersiniz sevimsiz konuşmalar . Ama en ilginçi adamın söylediği;
Ben hayatımda hiç hata yapmadım.
Artık bu anlayışa çok fazla birşey söylemek mümkün değil. Başkasının hakkına sahip çıkmayı veya haksız olduğu halde kendini haklı gösterme ve bunu olağan görme anlayışı.
Eminim bu türlü davranışlarla hergün çok sayıda karşılaşıyoruz.
Sırasını beklemek , kurallara uymak , çevreye zarar vermemek medeni toplumların tarifinde değil mi? Medeni ülkelerde bu örnekleri görmek çok mümkün değil . Kurallar ve kurallara uyan vatandaşlar var.
Kısa bir ziyaret için gittiğim İngiltere’de sabah yürüyüşünde çok nadir de olsa kırmızı ışık ihlali yapan aracı görünce aklıma gelen ilk soru acaba sürücü İngiliz mi? Yoksa İngiltere’ye göçenlerden mi ? olmuştur.
Singapur’da caddeye tüküren veya çiklet çiğneyenlere çok ciddi cezaların olduğunu biliyoruz.
Almanya’da sıkıysa trafik kurallarına aykırı araç kullan. Hemen ciddi cezayı alırsın.
Amerika’da istersen vergi kaçakcılığı yap. Sing Sing’de sürünürsün. Sana direkt komünist muamelesi yaparlar.
Elbette eğitim önemli ancak bazen ceza gerekiyor. Uzun vadede eğitim olsun ancak ayrıcalık yapmadan ceza uygulamak caydırıcılık , farkındalık yaratması açısından önemli.
Devlet olmanın gereklerini yıllarca hatta asırlarca yerine getiremeyenlerin cezasını sonraki nesiller çekiyor. Kültür seviyesi yüksek ülkeler bile eğitimsizliğin , fakirliğin cezasını çekiyorlar hala aksaklıklar var.
Malesef bizde daha uzun yıllar bu kaosu yaşayacağız. Sosyolojik davranış şekillerinin değişmesi birkaç nesil alıyor.
Terör eğitimsizlikten, fakirlikten nemalanıyor. Asırlar süren pervasızlığı kapatmak için geri kalmış bölgelerimize önem verelim ancak çözüm uzun yıllar alacaktır. Kısa vadedeki tedbir ise kurala uymayanı uymaya zorlamak olmalıdır. Gerekirse en sert şekilde.
Yeterki populizm yapmayalım. Cesaretle eksikliklerin üzerine gidelim.
Öleceksek ayakta ölelim yoksa Türkiye Futbol Federasyonu gibi acemilik ve ilkesizlik nedeniyle aslında ölmüşsündür ancak nabzın attığı için yaşadığını zannedersin.
Bir yaşanmışı aktarayım ;
Çok yaşlı bir bayan Kadiköy Balık Pazarı’ndan balık alacaktır. Tezgah ve kovadaki balıkları eller bunu gören balıkçı biraz da kızarak ;
Teyze balıkları elleme !!!
Ne var yani bakıyorum , balıklar taze mi diye ?
Teyze görmüyormusun balıklar oynuyor canlı bunlar,
Aman be oğlum bende canlıyım ama tazemiyim ?
Biz öpülen kurbağaların prense dönüştüğü masallara inanan nesildeniz. Şimdi öylemi ? Öpülen prensler kurbağaya dönüşüyor.
Şimdi masalların devri bitti , gerçekler yaşanıyor. Ancak bunu lehimize çevirmeyi sadece biz başarabiliriz.
Düzensizliğe izin vermeyelim. Birlik olalım , organize olalım kısaca hazır olalım.
Hayırlı bayramlar...