Ülkemiz
bolluk bereket ülkesi, ne istersen var. Hele birde yağmurlar düzenli gitsin , hele birde balıkçılar yasaklara uysun, değmeyin keyfimize .
Balığı,
sebzesi , tavuğu, eti berekettir.
Ülke
insanı ürettiği ile kendine yeter durumdadır.
Her
besin kaynağının kendine özgü değeri
vardır. Bazıları potein bazıları güç verir.
Bazılarıda
sosyallik ve zevk...
Balık
işte böyle bir besin kaynağıdır.
Eti
, tavuğu yersin sofradan kalkarsın ancak balık yanına meze ister , rakı ister
en önemlisi yanına sohbet ister , dost ister.
Balık
sofraları her zaman biraz daha uzun sürer . Öyle doldur boşalt olmaz.
İyi
çalışan bir kebabçı , esnaf lokantası
koltuğunu 3-4 kez müşteri ile doldururken balık lokantalarında dönüş 1-2 yi aşmaz. Genelde akşamları yoğun
olur.
Bu
nedenle balık lokantaları genelde biraz daha tuzludur.
Düğün
derneklerde , şirket yemeklerinde , balolarda oteller genellikle menüde tavuklu
, etli tercihler yaparlar. Bunun nedeni lezzeti ön plana çıkartmak değildir .
Davetliler
set menüde lüferi bulursa yanına rakı , kavun , peynir birazda Çubuk hıyar
turşusu. Hele hele kafa dengi sohbet ortağı bulursa gel keyfim gel.
O
gece uzun sürer , gelsin rakılar gitsin kavunlar .
İstemezler
oteller bu durumu , istemezler . Maliyet faktörü..
Ucuz
istersen tavuk, biraz pahalısını
istersen kuzu poposunda marine edilmiş bilmem ne...
Ben
yemeklerde rakı kullandığım için belli bir imajım var. Gençliğimdem beri alkol
kullanırım ancak inanın hayatımda hiç sarhoş olmadım. İmajıma uygun olarak
biraz daha içmem gerek onu da emeklilikte yaparım diyorum. Hayırlısı artık....
Düşünün
ben başbakan olsam ve alkol kanunu çıkartsam sanırım çok eleştiri almam. İmajım
nedeniyle herhalde bir bildiği vardır diye düşünülür. Sonuçta milyarlarca
doların döndüğü alkol ve sigara
sektöründe kartellerle mücadele ediyorsun. Kolay iş değil . Birilerinin
kovanına çubuk sokuyorsun.
Tayyip
bey aynı kanunu çıkartmak istediğinde büyük tepki alıyor. Aslında takdir edilmesi
gerekirken en ağır eleştirilere uğruyor. Neden ?
Acaba
inandırıcılığınımı kaybetti ? Çoğunluk artık ona inanmıyor mu ?
Galiba
biraz öyle oldu. Seçim kazandığında yaptığı balkon konuşmasında toplumun her
kesimini dikkate alacağım derken yandaş medya , yandaş iş adamları ,yandaş
burokratlar ,yandaş zenginler yaratması
özde değil sözde kucaklamayı akıllara getirdi.
Bizim
neslimiz malesef biraz öz güveni eksik , ezilmiş yetişti.
27
Mayıs dönemi sonrasını ,
12
Mart’ı ,
12
Eylül’ü
28
Şubat’ı yaşadık .
İyi
oldu , kötü oldu diye tartışmanın bir alemi yok sonuçta her müdahale ülkeyi
biraz daha geri götürdü.
Bu
dönemlerin hepsinde Süleyman Demirel çeşitli görevlerde bulundu.
Sayın
Demirel’ in meşhur bir sözü vardır;
Hayatta en büyük güç
haklılıktır,
Haklıyken haksız
duruma düşmemek için haklılığını meşru zeminlerde dile getirmek gerekir..
Malesef
haklılığını meşru zemine taşıyamadı. Ordu ile karşı karşıya kalmamak için
tedbir alamadı. İktidar olmasına rağmen şapkasını aldı gitti . Cesaret
gösteremedi.
Sonuçta
hem kendini hemde orduyu yıprattı.
Tayyip
bey bu işi kendi yöntemleriyle çözdü . Ordunun
siyasetteki durumunu normalleştirdi. Artık ordu demokrasi önünde bir engel
oluşturmuyor. Ancak bunu askerin itibarsızlaşması bahasına yaptı. Askerinin imajı kötülendi.
Aslında demokrasi adına başarılı bulunması gerekirken en ağır eleştirilere uğruyor. Neden
?
Acaba
inandırıcılığınımı kaybetti ? Çoğunluk artık ona inanmıyor mu ?
Sayın
Demirel’in eşinin vefatında Sabah gazetesinde gördüğüm başlık ilginçti ;
‘’ Baba
artık yapayalnız ‘’
Gerçek liderlik cesaret istiyor. Sayın
Demirel cesaret gösterip kendini tankların önüne atabilseydi bugün darbeler bu
kadar etkili , Demirel’de bu kadar yalnız olmazdı.
Cumhurbaşkanlık
görevi bizde en itibarlı ve saygı gösterilmesi gereken bir makamdır. Bende
saygıda kusur etmeyerek Nazmiye hanıma Allah’tan
rahmet , Sayın Demirel’e başsağlığı diliyorum.
İnsan
yönetiminde sandöviç denilen bir metot vardır. Çalışanı hiç bir zaman boş
bırakmayacaksın. İyi yaptığı işi övecek sonra başka bir iş için yerecek daha
sonra tekrar öveceksin.
Tayyip
beyde danışman çok . Birileri metodu söylemiştir. İyi yaptığın şey söyle, arkasından kamuoyunun kabullenmesi zor olan
konuyu gündeme getir, tekrar güzel bir konuyu gündeme getir.
Havaalanı ihalesini
yap güzel bir esinti yakala arkadan alkol kanunu geçir...
Santral ihalesini
yap arkadan Reyhanlı’da basına sansür getir.
IMF borcunu sıfırla , Gezi parkını gündeme getir.. Gerçi diğer
borçlar arttı
Köprü temelini at
arkadan isim polemiği yarat...
Yahu
iki tane şehir hatları gemisinin ismini
koymak için aylarca anket yapıyorsun , bu kadar hassas bir devrede vatandaşa
internetten sorup halkın gücünü niye almıyorsun ?
Kimin
isminin çıkacağı önemli değil. İsim halk tarafından konulacağı için zevkle ,
törenle koyarsın.
Demokratlık
bu değil mi ?
Birde
yeni doğan çoçuğun kulağına isim söyler gibi spontane olarak ‘’ İsmi Yavuz Sultan Selim Köprüsü olsun ‘’ denilmesi hiç şık
olmadı . Cumhurbaşkanı kendisini bu şekilde kullandırmamalıydı .
Bunlar
ben yaptım oldu zihniyetinin izdüşümüdür. Akıllı insanlar yanlış yaptıklarını
kabul edip geriye dönmesini bilmelidirler.
Ateşe
körükle gitmek , keskin sirkenin zararı küpünedir atasözleri deneyimlerden
oluşan çıkarımlardır.
Oldum
olası Temel fıkralarını çok severim. Keskin zekanın yanında sosyal çözümleri de
içeriğinde bulabilirsiniz.
Temel evlenme çağına gelmiş. Köyde bir
kıza gönül koymuş ama kızı vermiyorlar.
Bakıyor olacak gibi değil , çareyi başka bir kızla evlenmekte bulur.
‘’ Sevdiğimi
alamadım hiç olmazsa aldığımı seveyim ‘’ diyerek mutlu olmaya çalışıyor ama olmuyor.
Ten teması kurulamıyor. İkisi de mutsuz.
Ya
ayrılacaklar ya da ikisinden biri ihanet edecek. Hangisi merakla bekliyoruz.
Gezi
Parkı aslında Türkiye için büyük bir şanstır. Düdüklü tencere patlamadan düdük
çalmış , bir miktar buhar dışarı çıkmıştır. Tencerenin patlamaması için artık
herkese görev düşmektedir. En büyük görevde siyasilere . Sağ duyunun hakim
olması gerekmektedir.
Artık
abuk sabuk kanun ve uygulamalarla ülkenin önünü kapatmanın , gündem
oluşturmanın bir anlamı yoktur. Özellikle
laiklik dışı konuları ikide bir kaşımanın kimseye yararı yoktur.
Türkiye’nin
çok sağlam bir demokrasi kültürü yoktur ancak DNA sına Atatürk işlemiştir. Bu
nedenle rejimle ilgili bir sıkıntı olacağını hiçbir zaman düşünmedim.
Bugüne
kadar iddiamız demokrasiye sahip çıkması gerekenlerin halk olması gerektiğiydi.
Bugün
cin şişeden çıktı. Şimdi artık çok daha demokrasiyi , cumhuriyeti sahiplenen
bir halkımız var.
Kesilen
ağaçların çok daha fazlası dikilir, orman olur.
Ağaçlar bahane
Demokrasi şahane ...
1 Haziran artık bir
bayramdır . Ayrım yapmadan herkese kutlu olsun.
İnanmış
insanların en önemli silahı kararlılklarıdır. Meşhur devrimci Che Guera’nın çok
sevdiğim sözünü paylaşmak istiyorum .
Belki hiç birşey
yolunda gitmedi ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi.