Kurt
puslu havayı severmiş. Anlamı ise gizli ve kötü niyeti olanların, karışık durumlardan fırsat yakalama isteğidir.
Karıştır , uzaktan izle, sonra ortaya çık.....
Neden olmasın bu da bir strateji . Hemde
üzerinde çalışılmış bir strateji.
Özellikle 1980 ihtilalini yönetenler
için Amerika ile birlikte hareket edildiği
, terörün acı sonuçlarının ve kötü ekonomik gidişat beklendiği iddia edildi.
Daha önce sıkıyönetim vardı neden terör
önlenmedi ? diye çok soruldu.
Bu iddialar ispatlanamadı . Gün oldu ihtilali
yapanlar koruma altına alındı . Sonradan düzenlemeler yapıldı ancak artık çok
geç oldu.
Kenan Evren ve arkadaşlarıyla ilgili akıllarda
hep bir soru işareti kaldı.
Müdahale için puslu hava mı beklendi ?
Tayyip beyin kazandığı cumhurbaşkanlığı
seçimi sonrası halkın bir kısmında müthiş bir karamsarlık oldu;
·
Demokratlar ,Cumhuriyetciler, Sosyalistler için
artık iktidar olmak uzun yıllar hayal
...
·
Kısa zamanda memlekete şeriat düzeni gelir.....
Hilafet hortlar , dediler..
Böyle düşünen kişiler pek haksız değiller. Gerçekten gidişatı parlak
görmek mümkün değil .
Peki ne yapmak gerek ? Nasıl değişim olacak ? Demokratik
yollarla iktidar nasıl
değişecek ?
Zaman zaman bende onlara dilimin döndüğünce anlatmaya
çalışıyorum.
Halk iktidardan ne bekler ? Liderden ne
bekler ?
Temel olarak iki konu çok önemlidir ;
·
Ekonominin iyi gitmesi.
·
Liderlerin halka umut vermesi.
Liderlerin ağzı torba değil ki büzesin !!!
Sallarlar,sallarlar, konuşurlar hele iyi bir
hatipsen ve karşındaki kitle sorgulayıcı
değilse halkı ikna etmek kolaydır. Ancak ekonominin göstergeleri vardır. Zaman
zaman çarpıtmaya çalışırsın ancak bir yerde bıçak kemiğe dayanınca iyi hatip de
olsan kimseyi ikna edemezsin.
Çorba kaynamayınca evin çocukları , hanımı ne
seni tanır nede senin iktidarını. Bu nedenle ekonomik göstergelerin aşağı
çekildiği bir ortam hükümetin iktidardan gitmesine neden olur.
Ekonomi nasıl aşağı çekilir ? Cevap basit ve etkili . Satınalma
yapmazsan .
Her iki senede araba değişeceğine beş senede
değiştir... ölürmüsün ?
Her sene cep telefonu alacağına dört senede
değiştir ... ölürmüsün ?
Her beş senede mobilya değiştireceğine on
senede değiştir.... ölürmüsün ?
Yoksa böyle hergün ölüyorsun. Ekonomiyi
küçült , faturalar , katma değerler azalsın..
Vergini geç öde.... Nasıl olsa
her iki üç senede yapılanma
uygulanıyor. Sen neden zamanında ödüyorsun ?
Hazineye giren para yeterli olmazsa ne
yatırım olur ne hizmet....
‘’ Sende ne kadar ekonomi bilmeyen, ne kadar
zalim, ne kadar tuhaf adamsın ‘’ diyenlerinizi şimdiden duyar gibiyim !!!
Doğru, çok mantıklı değil söylediklerim ancak
radikal sonuç istiyorsan , radikal uygulama yapacaksın.
Değerli dostlar, ailenizin vaya devletin
hazinesine para girmesi çok önemlidir. Bunun
için kaynak gerekir.
Özal zamanında sigara kaçakçılığı bir kanunla
değiştirildi. Paranın kaçakçıya , Mafya’ ya değil devletin kasasına girmesi
sağlanmıştı.
Bugün yapılan işlerde kaynak yaratma devlet eliyle
oluyor.
Örneğin özelleştirme !!!! Doğru yöntemle , adil bir şekilde yapılırsa
sorun yok.
Sat, kaynak yarat.Kaynağı doğru şekilde kullan
. Eyvallah ..
Çevrenize bakın devlet , belediye ihalelerini
kim alıyor ? Kim kimin yandaşı ise o kazanıyor..
Parti ayrımı yok. Her parti aynı şekilde
davranıyor.Senin adamın , benim ihalem..
İhaleye göre yandaş , yandaşa göre ihale
tarifleri.
Paris’ te en pahalı bina neresidir diye
sorarsanız , hemen söylerim .
Şehrin göbeğinde dört katlı , birkaç yüzyıllık Ritz Otel.
Fiyatı nedir ? Hemen söyleyeyim !!!!! Birbuçuk milyar euro.
Kıyaslamanız için açıklayayım . O para ile
İstanbul’da 40-50 katlı en az on adet gökdelen alırsınız.
Elin adamı şehir içine dokunmayacağız ,
dokuyu bozmayacağız , eskiyi yenilemek istiyen vatandaşa destek olacağız, çok
istiyene şehrin dışında gökdelen yapma izni vereceğiz demiş ve öyle de yapmış ...
Devletin önemli görevlerinden birisi büyümeye
karşı toprak yaratmaktır.Devletin arsa ofisleri bunun için var. Bizdeki anlayış
tamamiyle farklı. Şehir içindeki devletin yüzük taşı gibi hazine arazilerine
gökdelenler yapıp rant sağlamak.
Devletin deprem nedeniyle kurduğu TOKİ ‘nin
vatandaşa uygun sosyal konutlar
yaptığını rakkamsal olarak ifade etmek
mümkün değil. Yüzük taşı arazi nerede , TOKİ orada .
Avanta lavanta işleri karıştırmasak bile
rantı bu işten ayrı koyamayız.
Rahmetli Erbakan hoca ‘’ Sizi gidi rantiyeciler sizi’’ derken kimleri ima ediyordu acaba
?
Peki rantiyeden gelen para nereye gidecek ? Esas soru budur..
Özelleştirmeden gelen paralar , yüzük
taşlarından gelen paralar doğru ve adil
teşviklere , yatırımlara, açık kapatmaya
kullanılsa ona da eyvallah diyeceğim.
Vatandaşın endişesi bu paraların özel
uçaklara , Ak Saray’ lara , Süriyeli mültecilere gittiğidir. Sadece bu
kalemlerin maliyeti yaklaşık 13 -14 milyar dolar olduğu biliniyor.
Ayranın yok içmeye tahtaravanla gidiyorsun
gezmeye..
Ekonomi iyi gidiyor söylemleri artık
bitmiştir. Devlet resmi zamlarının %10 , bilinen enflasyonun % 10 , pazar
enflasyonunun çok daha yüksek olduğu ülkede çalışana, emekliye % 3 zam vermek , benim param yok demektir.
Halkın refah seviyesinin artması için ya
çalışana enflasyon üzeri zam vereceksin yada enflasyon altı mala zam yapacaksın
ki satınalma kabiliyeti artsın.
Görülen tabloda her iki durumda iktidarın aleyhine gelişmektedir.
İktidar kendi eliyle tuzağa düşmüştür. Benim beğenilmeyen
komplo teorisi gerçekleşmektedir.
Memur ,işçi, emekli harcama yapamayınca
otomatikman ekonomi daralır.Yüzük taşları , ayakkabı kutuları bu işi döndürmeye
yetmez.
Artık geri dönüş yoktur. Millet uçağın ,
sarayın, çorbanın hesabını seçimlerde sorar.
Fadime kızını evlendirmiş, düğünden sonra bir hafta geçmiş ,
Ula ha punlarin sesi soluğu cikmiy... Pen pugun bi dolanacağum diyerek yeni evlilerin kapısını çalmış...
Kızı kapıyı açmış ki ne görsün kadın, kızı çırılçıplak:
Uyyyy ha pu nedur uşağum? Ayuptur da !
Aaaa ne kadar geri kafalısın anne, bu aşk elbisesi...
Kadın töbe töbe diye içeri seğirtecek olmuş bakmış damat geliyor:
Ooo anne hoş geldin ,
Ooo anne hoş geldin ,
Kadın yüzünü gözünü nereye kaçıracağını bilmiyor, çünkü damat da anadan üryan..
Pu ne rezulluk diyecek olmus , damat hemen:
Pu ne rezulluk diyecek olmus , damat hemen:
"Aaaa ne kadar geri kafalısın anne bu aşk elbisesi" demiş.
Çaresiz Fadime bir koşuda almış soluğu evde. Bir düşünce ,bir düşünce
Acaba gerçekten ben geri kafalı mıyım?
Sonra üstünde başında ne varsa soyunup dökünmüş. Başlamış evde çıplak dolaşmaya.
Akşamüstü kapı çalınmış, Fadime camdan Temeli görmüş , saçını başını düzeltmiş, açmış kapıyı. Fadime'yi bu halde gören Temel'in gözler yerinden fırlamış:
Ula ne dur bu, gafayı mı yedun da?
Hih demiş Fadime "ne gadar geri gafalusun, habu aşk elbisesidur da"
Temel şaşkın cevaplamış:
"Ula ütüleseydun bari’’
Demokrasi anlayışımız da ,ekonomimiz de , siyasetimiz de , ahlakımız da o kadar yıpradı ki;
Malesef artık ne ütü tutuyor , ne dikiş.......
Müjde Kemalistler , cemaatçiler, sosyalistler
, entel dantel takımı , her kim yaptıysa ?
Yok yok onlar yapmadı. İktidar çukura düştü ....
Hemde kendi elleriyle
kazdıkları çukura ...
Bu sefer de olmazsa anlayın ki benim reçetem
iş yapmamış , nefesim yetmemiştir.
Artık geriye Cübbeli hocaya gidip ,kurşun
döktürmek kalır....
Belki nazar vardır , nazar......