29 Ağustos 2014 Cuma

HEYBELİ'DE HER GECE




Etrafı denizlerle çevrili kara parçasına ada diyoruz. Yaşaması hem zevkli hem zor.

Adalara ulaşmak için yapılan deniz yolculuğu , kara yaşamına alışık insanlara değişiklik getiriyor. Adalardaki güzel koylar, berrak deniz, yeşil ormanlar , hafif esinti, lezzetli balıklar  insanlara keyif veriyor.

Adalarda devamlı oturan sakinleri için hayat bu kadar olumlu olmuyor. Yazın hareketi yerini sonbaharın yalnızlığına , kışın soğuğuna ve rüzgarına bırakıyor.

Adada oturanların  acil sağlık ihtiyacı durumunda riskli bir durum olduğunu da  bilmesi gerekiyor.

Yunanlı dostlarımız ada yaşantısına uyum sağlamışlarken bizim halkımız adaları çok tercih etmemişler. Ege’deki iki adamız İmroz ve Bozcaada yılların yalnızlığından son senelerde kurtuldular. Onların da geleceği uyguladıkları fiyat politikaları nedeniyle biraz karanlık gözüküyor. Şimdilerde moda Yunan adaları. Eğlence, yemek ,ucuzluk oralarda.

Marmara Denizi’nde yer alan Marmara ve Avşa adaları ise orta direğin yazlık ihtiyacını sınırlı karşılamaktan öteye gidemedi.

Prens Ada’ları  İstanbul’daki evinize bir saat  uzaklıktadır.  Bir otobüs, minibüs veya metro  ile Bostancı ,Kadıköy ve Kabataş. Sonra  motor, gemi, deniz otobüsü kullanarak ver elini adalar.

Heybeliada’ da yemek, içmek, piknik,fayton sefası güzeldir. Denizi ve manzarası mükemmeldir. Fethiye’yi , Marmaris’i ,Bodrum’u ,Çeşme’yi makul fiyatlarla yaşarsınız.

Heybeliada’nın  küçük,küçük koyları vardır. Asaf, Kablo pilajları çok güzeldir. Hele hele üsteki yamaçta yer alan yılların sanatoryumu,  denizde ise irili ufaklı yatların mola verdiği Alman Koyu müthiştir.

İstanbul dışına gitmeyen yat sahipleri haftasonlarını bu koyda geçirirler.

Heybeliada’ya gelen misafirler, ücretsiz olarak motorlarla  istedikleri plaja taşınırlar. Böylelikle adayı denizden tanıma imkanı bulurlar.

Bazılarıda 4,5 TL  ye Değirmen Burnu’nda piknik yaparlar, mangal yakarlar , kayalıklardan denize girerler.

Hoş yerdir Prens Adaları ,özellikle Heybeliada.....

Günlerimiz genelde yürümek veya yüzme ile geçiyor.
Geçenlerde yüzmek için gittiğim Değirmenburnu kayalıklarında denize giren 5-6 hanım gördüm. Elbiseleriyle denize giriyorlardı. Malum hava sıcak , belki mayo alacak paraları yok, belli ki mayo ile denize girmek istemiyorlar. Buraya kadar birşey yok.

Ama o ne ?

Kadının biri kayalıklarda çıplak mı oturuyor ?
Yok  hayır. Yakını göremeyen  yaşlı gözlerim yanılmış bu sefer uzağıda doğru görememiş. Kadının üzerinde ten rengi sütyen ve  ten rengi külot var. Öylece kayaların üzerinde duruyor.

Hemen gözlerimi kapattım , bu yaştan sonra adımın rötgenciye çıkma ihtimali var. Gerçi rontlama denen tarifte rontlayanın gizlice dikizlemesi , müştekinin ise kamusal alanın dışında olması gerekir. Burada rontlanan da ,rontlayan da ayan beyan açıkta.

Kayaların üzerine konuşlanmış bazı gençler de bayanlara bakıyorlar. Herşey aleni...

Bayanların bir kısmı ayrıldı . Kalan iki genç kız kayaların üzerinde oynamaya başladı.
Birisinin sütyeni siyah ,külodu ten rengi. Çok rahatlar.....

Neyse deniz sefası bitince giyinmeye başladılar, kat kat elbiseler,başlıklar.

Sonunda turban.....

Seyrettiğimiz yarı çıplak kızlar meğerse turbanlıymışlar...  Garip bir durum.

Hemen bir yorum yaparak onları aşağılamak , belden aşağı vurmak doğru değil.

Bir çok alternatif olabilir.

Göstermelik turban takıyorlar...
Gerçekten inanmıyorlar...
Dini bilmiyorlar.....
Ailelerin zoruyla turban takıyorlar...
Birileri provokasyon yapıyorlar..

Bunların bir kısmı veya hepsi olabilir. Ben onların durumuyla ilgilenmiyorum. Allah ile kendi aralarında olan bir durum.

Aslında bu örnekte incelenmesi gereken sosyolojik bir durum var.

Nereden bakarsanız  bakın,  kadınların kendini rahat hissetmesi sosyal bir olay.

Annem haftanın belirli günlerinde beni Ortaköy kadınlar hamamına götürürdü. Kadınlar hemcinsleriyle kendilerini çok daha rahat hissederlerdi. Çeşitli oyunlar , göbek atmalar ,filmlerdeki gibi . Birgün kadınlar beni kovdu . Bu çocuk büyümüş artık , gelmesin dediklerinde 7-8 yaşlarındaydım.

Yeniköy’de denizin içinde Beyaz Park isimli plaj vardı.Haftanın bir, iki günü kadınlara özeldi. Kadınlar orkestra ile çoşar, dans ederler , göbek atarlar,boğazda denize girerler,stres atarlardı. Bugün Çırağan Oteli olan  Şeref Stadı havuzu da benzer şekildeydi.


Gazinoların belli günleri kadınlar için ayrılmıştı. Çarşamba’ları kadınlar matinesinde  Zeki Müren, Maksim gazinosunda program yapardı.  Eskiler hatırlar;  eğlence,göbek atmak, şarkılar, evden gelen yemekler, köfteler, dolmalar.

Bebek Belediye gibi üstü açık bazı gazinolarda pompalı  ispirto ocaklarında yemek bile yapılırdı.

Belkide Değirmen Burnu’ndaki kadınların da sosyal olmaya ihtiyacı var. Onlarında denizde ferahlama ihtiyacı var. Ancak o dönemler  ne Zeki Müren’in, ne Ortaköy Hamamı’nın nede gazinoların siyasetle ilgisi vardı . Bu  kardeşlerimizin her tarafı o kadar siyasete bulaşmış ki işin  ne inanırlığı, ne insani tarafı nede sosyal tarafı kalmış.

Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel ilk icraati olarak kadın plajını açıyor.

Gerekli mi ? Değil mi?

Nereden baktığınıza bağlı. Bu taraftan bakarsan sosyal ,masumane, ihtiyaç .Diğer taraftan bakarsan siyasi ,ayrımcı...

Anlaşılan gelecek yıl kadınlar pilajı sayısı artacak.

Bende bir girişimci olarak bu alanda boşluk görüyorum.

Heybeliada’da açarsın pilajı ,götürürsün parayı  !!!!

Ahmet abim, Mehmet abim, Kadir abim gibi tanıdıkları devreye koyarak , seneye  adada bir kadın pilajı  açarım. İsmi  ve levhası şimdiden hazır.

Kadınlar pilajı , erkek sinek giremez....


Nasıl olsa bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...

Hiç yorum yok: