Site
güvenlik görevlisi kapıda durdurup bir zarfı elime tutuşturdu. Emekli olalı
yaklaşık üç ay olmasına rağmen maaş bağlanmadı bu nedenle zarf umut oldu benim için. Fakat beklenti boşa çıktı. Gelen zarf, devletin
sarı zarfı yerine mavi renkliydi .Belli ki SGK
bildirimi değildi.
Gelen
zarfı açtığımda oldukça süslü ,isme gönderilmiş davetiye olduğunu gördüm.
Ford
Otosan Yeniköy fabrikasının açılışına davet göndermiş.
‘’ Öküz öldü ,
ortaklık bozuldu ‘’
diye bir sözümüz vardır , Ford Otosan yetkilileri tam tersine davranarak , emekli
olsak da muhteşem tesisin açılışına
davet etmişler.
Sağolunlar
, duygulandım.....
Gözümün
önüne Ford ile yaşadığım yıllar geldi. Çamur nedeniyle İstinye binasına zor
girdiğimiz Nasoto. Yükseklik nedeniyle araç nakliyatının çok zorlandığı , basit montaj hatlarının
olduğu, 30.000 araç üretiminin yapıldığı Otosan A.Ş.
Şimdi
ise 3 üretim tesisi , 1 AR-GE merkezi , 1 Yedek parça deposu, modern üretim teknolojileri , yetişmiş insan
gücü ile 425.000 adet araç üretim kapasiteli bir dev.
Nereden
..... nereye....
Kolay
olmadı....
Zaman
içinde büyüme , global üretim merkezi olabilme kültürü oluştu.
Koç
ve Ford ailelerinin katkıları , profesyonel yönetim ve global büyüme arzusunun etkileri
çok olmuştur. Doğru zamanda doğru işler yapabilmek, Türkiye’de özel sektörün
gelebileceği yerleri göstermiştir.
Devletin
üretim veya ticaretin içinde olmak yerine, işi yönetmesi günün koşullarına
uygun olacaktır. Eğitim ,sağlık, sosyal güvenlik, sistemi teşvik etmek ve
verilen işin denetlenmesi devletin orta
ve uzun vadeli stratejileri içinde olmalıdır.
Son
yıllarda dünyadaki özelleştirme hamlelerine paralel olarak , ülkemizde de
çalışmalar yapılmaktadır. Çerçeveyi doğru çizmek işin sürekliliği açısından
önem kazanmaktadır.
Devlet
zaten teknolojiyi üst seviyede kullanıp , yönetimi doğru yapabilse işi kendi yapardı. Zaman bu modelin doğru
çalışmadığını göstermiştir. Rusya’da dahi çalışmayan devletçilik, ülkenin
ilerlemesi için doğru model olamaz.
Özelleştirme
yapalım bu seferde karşımıza özel sektörün en zayıf noktalarından birisi olan sermaye
eksikliği ve kaliteli yönetim sorunu çıkmaktadır. Özelleştirmenin hangi şartlarda , kime ,nasıl verildiği
ise şeffaf yönetimlerin henüz tam olmaması nedeniyle bazı şüpheleri beraberinde getirmektedir.
Koç
Grubu , ülkenin en büyük kuruluşlarından Tüpraş’ı satın aldıktan sonra % 20 ilave parayı teknolojik ihtiyaç için harcamıştır. Bunu yapabilmek için Koç Holding’in
kredi itibarı ve niyeti vardır. Başarılı çalışmalar Tüpraş’ı ülkenin en büyük
sanayi kuruluşu yapmıştır. Yapılan işten vergi ve istihdam sağlanmıştır.
Bu
örnekten anlaşıldığı gibi özelleştirme ile birlikte işi geliştirme de çok
önemlidir. Geliştirme özelleştirmeyi yapan
devlet kuruluşu tarafından takip edilmelidir. Proje planlamalarında geliştirme
ile ilgili madde ve dateline’lar zorunluluk haline getirilmelidir.
Soma
örneğinde devletin pahalı ürettiği kömür, dünya ile rekabet etmekten uzaktır.
Özelliştirme yapılarak kazan –kazan sağlanması güzel bir uygulamadır. Özel
sektör, kömürü daha ucuza üretecektir. Devlet üretimden zarar etmeyecek hatta işletim geliri kazanacak ve devletin vatandaşına yapması gereken eğitim ,sağlık
ve sosyal güvenlik konusuna destek olacaktır. İşin boyutunun büyümesi durumunda istihdam sağlanacak , yeni üretim teknikleri geliştirerek sektörde önderlik yapılacak ,özel sektör kazanacak ve diğer girişimcilere cesaret veren bir örnek
olacaktır.
Paydaşlar için çok güzel bir teori ancak bu işin önünde engeller bulunmaktadır.
Paydaşlar için çok güzel bir teori ancak bu işin önünde engeller bulunmaktadır.
Bütçeleme
ve sabit giderler kalemi en önemli engel olarak özel sektörün önünde
durmaktadır.
Fiyatları
rekabetçi yapabilmek ve sürekli kar edebilmenin iki etkeni vardır. Çok satmak –
az harcamak.
Firmalar satış yapmak için odaklanırlar ancak önceliklerinde sabit giderlerin kısıtması , orta- uzun vadeli projeleri devamlı ertelenmesi
hatta hiç yapılmaması gibi uygulamalar
vardır.
Projeleri
planlamamak size yol ,su ,elektrik olarak geri döner. Yani biraz
abartarak ifade edeyim;
‘’ Dün yemediğin hurmalar (orijinali yediğin)
yarın bir tarafını tırmalar’’
Bunun
altında patronun aşırı kar etme , rekabet nedeniyle paniğe girip bilinci
kaybetme, yöneticinin koltuk kaybetme
korkusu , buna bağlı olarak orta –uzun vadeli planlama yapılmaması , hatta hiç düşünmemesi
yatar.
Yöneticilerin
kısa vade düşünmesi nedeniyle bazen iş sonuçları kötüye gider. Sonra satışlardaki değişken bütçelerden parayı kullanır , iş sonuçlarını
düzeltmeye çalışırsınız. Bunu yapmak için patronları ikna etmeniz ayrı
zorluktur.
Fiyatta
indirim yapar , bir kısım kar gider sonra biz zaten bunu ön görmüştük diyerek
kendinizi kandırır, seneye benzer senaryoları yaşarsınız.
Sonuçta malınızı satmaktır öncelikli olan. Satmazsanız malı denize atacak haliniz yok.
Devletin
özelleştirmede istenilen gelişim faktörlerini açıkça anlaşmaya dökmesi ve
bunu takip etmesi gerekir.
İş
güvenliği nedeniyle kaçış odaları var mı ?
Hava bacaları standart mı ?
Yüksek seviye teknoji kullanan ülkelerdeki uygulama projede ne zaman tamamlanacak ?
Çocuğun
ismini koyarsanız zorluk yaşamazsınız.
İşi
veren istediğini yazmıştır , işi alan neyi ne zaman yapacağı bilgisini anlaşma metnine atacağı imza ile
onaylamıştır.
Bir
felaket yaşanırsa şuçlunun kim olduğu anlaşılır belkide testi kırılmadan önlem
alınır.
Aksi
halde ön görülmeyen kayıplar yaşar , gitti gidenler diye daha çok üzülürüz.
Özel
sektör kar peşinde olabilir bu gayet doğaldır ancak devlet yetkisini kullanıp gerek şirket içi gerekse şirket dışı denetimler ile madencilik
gibi riski yüksek iş kollarını yönetebilmesi gerekir.
Çalıştığım
dönemlerde denetleme ekiplerini paydaş olarak gördüm. Senin göremediklerini dışardan
farklı bir göz olarak görmeleri , sana
fikir verebilmeleri çok önemlidir. Denetlemenin en önemli tarafı ise senin önem
sıralamasında ön sıralara koyduramadığın eksiklikleri raporlama ile yönetimin önüne koymaları , hatta
baskı yapmalarıdır.
Yararını
çok gördüm. Bu nedenle arkadaşlarıma denetçilerden bir şey kaçırmayın bu
fırsattır diye talimat vermişimdir.
Bazende
kişisel alt yapısı sağlam olmayan , iyi
seçilemeyen denetçilerin kraldan çok
kralcı olmak , kendini yönetime göstermek arzuları , denetlenenler ile şık olmayan
ilişkiler kurmaları, gelişimin önünü kesmiştir.
Bu
kişilerle karşılaşınca adamlarımıza talimatımız ser verin sır vermeyin şeklinde
olmuştur.
İnsan faktörü .....
Düşük kaliteli denetim
işin doğru yapılmasına engelleyici
faktör olacaktır. Riski yüksek sektörlerde ise alt yapı oluşumu ve denetim
,olmazsa olmazdır.
İşimizi her seviyede doğru yapmalıyız. Aksi durumda ;
Sistem daha çok Veli Göçer, Alp Gürkan gibi
günah keçileri yaratır. Bizde
yüzlerce yetim için, bazen gerçek bazende timsah gözyaşları dökeriz.