Etrafı denizlerle çevrili kara parçasına ada diyoruz. Yaşaması hem zevkli hem
zor.
Adalara
ulaşmak için yapılan deniz yolculuğu , kara yaşamına alışık insanlara
değişiklik getiriyor. Adalardaki güzel koylar, berrak deniz, yeşil ormanlar ,
hafif esinti, lezzetli balıklar
insanlara keyif veriyor.
Adalarda
devamlı oturan sakinleri için hayat bu kadar olumlu olmuyor. Yazın hareketi
yerini sonbaharın yalnızlığına , kışın soğuğuna ve rüzgarına bırakıyor.
Adada
oturanların acil sağlık ihtiyacı durumunda
riskli bir durum olduğunu da bilmesi
gerekiyor.
Yunanlı
dostlarımız ada yaşantısına uyum sağlamışlarken bizim halkımız adaları çok
tercih etmemişler. Ege’deki iki adamız İmroz ve Bozcaada yılların
yalnızlığından son senelerde kurtuldular. Onların da geleceği uyguladıkları
fiyat politikaları nedeniyle biraz karanlık gözüküyor. Şimdilerde moda Yunan
adaları. Eğlence, yemek ,ucuzluk oralarda.
Marmara
Denizi’nde yer alan Marmara ve Avşa adaları ise orta direğin yazlık ihtiyacını
sınırlı karşılamaktan öteye gidemedi.
Prens
Ada’ları İstanbul’daki evinize bir saat uzaklıktadır. Bir otobüs, minibüs veya metro ile Bostancı ,Kadıköy ve Kabataş. Sonra motor, gemi, deniz otobüsü kullanarak ver
elini adalar.
Heybeliada’
da yemek, içmek, piknik,fayton sefası güzeldir. Denizi ve manzarası
mükemmeldir. Fethiye’yi , Marmaris’i ,Bodrum’u ,Çeşme’yi makul fiyatlarla
yaşarsınız.
Heybeliada’nın
küçük,küçük koyları vardır. Asaf, Kablo
pilajları çok güzeldir. Hele hele üsteki yamaçta yer alan yılların sanatoryumu,
denizde ise irili ufaklı yatların mola
verdiği Alman Koyu müthiştir.
İstanbul
dışına gitmeyen yat sahipleri haftasonlarını bu koyda geçirirler.
Heybeliada’ya
gelen misafirler, ücretsiz olarak motorlarla
istedikleri plaja taşınırlar. Böylelikle adayı denizden tanıma imkanı
bulurlar.
Bazılarıda
4,5 TL ye Değirmen Burnu’nda piknik
yaparlar, mangal yakarlar , kayalıklardan denize girerler.
Hoş
yerdir Prens Adaları ,özellikle Heybeliada.....
Günlerimiz
genelde yürümek veya yüzme ile geçiyor.
Geçenlerde
yüzmek için gittiğim Değirmenburnu kayalıklarında denize giren 5-6 hanım
gördüm. Elbiseleriyle denize giriyorlardı. Malum hava sıcak , belki mayo alacak
paraları yok, belli ki mayo ile denize girmek istemiyorlar. Buraya kadar birşey
yok.
Ama
o ne ?
Kadının
biri kayalıklarda çıplak mı oturuyor ?
Yok
hayır. Yakını göremeyen yaşlı gözlerim yanılmış bu sefer uzağıda
doğru görememiş. Kadının üzerinde ten rengi sütyen ve ten rengi külot var. Öylece kayaların üzerinde
duruyor.
Hemen
gözlerimi kapattım , bu yaştan sonra adımın rötgenciye çıkma ihtimali var. Gerçi
rontlama denen tarifte rontlayanın gizlice dikizlemesi , müştekinin ise kamusal
alanın dışında olması gerekir. Burada rontlanan da ,rontlayan da ayan beyan açıkta.
Kayaların
üzerine konuşlanmış bazı gençler de bayanlara bakıyorlar. Herşey aleni...
Bayanların
bir kısmı ayrıldı . Kalan iki genç kız kayaların üzerinde oynamaya başladı.
Birisinin
sütyeni siyah ,külodu ten rengi. Çok rahatlar.....
Neyse
deniz sefası bitince giyinmeye başladılar, kat kat elbiseler,başlıklar.
Sonunda
turban.....
Seyrettiğimiz
yarı çıplak kızlar meğerse turbanlıymışlar...
Garip bir durum.
Hemen
bir yorum yaparak onları aşağılamak , belden aşağı vurmak doğru değil.
Bir
çok alternatif olabilir.
Göstermelik
turban takıyorlar...
Gerçekten
inanmıyorlar...
Dini
bilmiyorlar.....
Ailelerin
zoruyla turban takıyorlar...
Birileri
provokasyon yapıyorlar..
Bunların
bir kısmı veya hepsi olabilir. Ben onların durumuyla ilgilenmiyorum. Allah ile kendi
aralarında olan bir durum.
Aslında
bu örnekte incelenmesi gereken sosyolojik bir durum var.
Nereden
bakarsanız bakın, kadınların kendini rahat hissetmesi sosyal
bir olay.
Annem
haftanın belirli günlerinde beni Ortaköy kadınlar hamamına götürürdü. Kadınlar
hemcinsleriyle kendilerini çok daha rahat hissederlerdi. Çeşitli oyunlar , göbek
atmalar ,filmlerdeki gibi . Birgün kadınlar beni kovdu . Bu çocuk büyümüş artık
, gelmesin dediklerinde 7-8 yaşlarındaydım.
Yeniköy’de
denizin içinde Beyaz Park isimli plaj vardı.Haftanın bir, iki günü kadınlara
özeldi. Kadınlar orkestra ile çoşar, dans ederler , göbek atarlar,boğazda
denize girerler,stres atarlardı. Bugün Çırağan Oteli olan Şeref Stadı havuzu da benzer şekildeydi.
Gazinoların
belli günleri kadınlar için ayrılmıştı. Çarşamba’ları kadınlar matinesinde Zeki Müren, Maksim gazinosunda program
yapardı. Eskiler hatırlar; eğlence,göbek atmak, şarkılar, evden gelen
yemekler, köfteler, dolmalar.
Bebek
Belediye gibi üstü açık bazı gazinolarda pompalı ispirto ocaklarında yemek bile yapılırdı.
Belkide
Değirmen Burnu’ndaki kadınların da sosyal olmaya ihtiyacı var. Onlarında
denizde ferahlama ihtiyacı var. Ancak o dönemler ne Zeki Müren’in, ne Ortaköy Hamamı’nın nede
gazinoların siyasetle ilgisi vardı . Bu
kardeşlerimizin her tarafı o kadar siyasete bulaşmış ki işin ne inanırlığı, ne insani tarafı nede sosyal
tarafı kalmış.
Antalya
Belediye Başkanı Menderes Türel ilk icraati olarak kadın plajını açıyor.
Gerekli
mi ? Değil mi?
Nereden
baktığınıza bağlı. Bu taraftan bakarsan sosyal ,masumane, ihtiyaç .Diğer
taraftan bakarsan siyasi ,ayrımcı...
Anlaşılan
gelecek yıl kadınlar pilajı sayısı artacak.
Bende
bir girişimci olarak bu alanda boşluk görüyorum.
Heybeliada’da
açarsın pilajı ,götürürsün parayı !!!!
Ahmet
abim, Mehmet abim, Kadir abim gibi tanıdıkları devreye koyarak , seneye adada bir kadın pilajı açarım. İsmi
ve levhası şimdiden hazır.
Kadınlar pilajı ,
erkek sinek giremez....
Nasıl
olsa bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...