26 Temmuz 2015 Pazar

BİR NAYLON ÇORABA MI ?




Sovyetler Birliği’nin neredeyse Dünya’nın yarısına yayıldığı komunizm zamanlarıydı . Kelime anlamıyla Komunizm tüm mülkiyetin devlete ait olduğu ve devletin vatandaşlarına kaynakları eşit olarak paylaştırdığı yönetim şekli. Beğenelim , beğenmeyelim hala talebi olan idare şekli.

Dışa kapalı bir sistem ....

İnsanların hayatını sürdürebilmesi için sağlık, eğitim , ulaşım , barınma , gıda paylaşımı vardı. Seyahat edebilme devletin iznine tabiydi. Belli sıraya göre tatil yapabilme ancak diğer pakt ülkeleri için geçerli olabiliyordu.

Bu sınırlamayı yaşamanlarda vardı. KGB takibinde olsalar da sanatçılar , sporcular , büyükelçilik mensupları, bazı askerler ,gemiciler programlarına  bağlı olarak Dünya’yı dolaşabiliyorlardı.

Devir soğuk savaş devri. Amerika ve Sovyetler Birliği iki süper devlet.

Dedik ya kaynaklar paylaşılıyor. Bazen bir iki patates, bazen biraz daha fazlası . Kaynak fazla olmayınca kuponla verilen yiyecekler ve kuyruklar. Birde yurtdışına gidenlerin Amerika , Avrupa ülkelerinde görüp anlattıkları şehir efsaneleri...

Acaba doğru mu ?

Sovyetler Birliği’nin süper güç olduğundan bahsediliyor diğer tarafta çürük patatesi nasıl paylaşacağız kavgası , bir naylon çoraba kendini satanların hikayesi...

Bizde o dönemler çocuğuz ya da gençliğe yavaş yavaş adım atıyoruz..

Naylon çorap hikayeleri muthelif. Hani Nasrettin hocaların , Erzurum’lu Tello dayının ülkesindeyiz. Acaba doğru mu?  Ne olur ne olmaz...

Ne  !!!   bir naylon çoraba mı ? Eminmisin ?

O zaman bir bavul çorap alıp Moskova’ya gidiyorum. Tutmayın beni  abartmaları..

Bu hikayelerin ne kadarı doğru bilmiyorum ancak yurtdışına giden Sovyet vatandaşlarının anlattıkları , televizyon denen kitle iletişim araçlarının ülkeye kaçak yollardan girmesi ve uydularla modern Dünya’nın izlenmesi .

Beklentilerinin artması karşısında komunizm daha fazla dayanamadı ve seksenlerin sonunda  Gorbaçov liderliğinde glasnost ve perestroika olarak ifade edilen açıklık politikası ile komunizm yıkıldı...

O yıllarda Sarp sınır kapısından giren insanları görürdüm. Neredeyse açlıktan ölecek gibi düşkün, bakımsızdılar.

Rusya’ya gittiğimizde anlardık bu halkın ne kadar fakirlik çektiğini..

Bugün artık o fakirlik görüntüleri yok.... Çok daha iyi durumdalar...

Sovyetler  ile gelişmiş Avrupa ülkelerindeki yaşam seviyeleri referans olarak alınmış ve bu durumun sürdürülebilir olmadığına karar verilerek koskoca süper devlet sanılan Sovyetler Birliği yıkıldı gitti..

Değişimi getiren ise referanslar ve insanların beklentileri oldu.

Ülkem insanı artık eskisi gibi kapalı değil. Daha fazla para kazanıyorlar ve kazanımlarının bir bölümünü yurtdışı seyahatlara ayırıyorlar. Almanya’yı ,Fransa’yı , Hollanda’yı görüyorlar.

Diğer taraftan Digiturk’ u ve uyduları milyonlarca insan izliyor.

Güzel şeyleri anlıyorlar, imreniyorlar. Neden benim memleketimde yok diye sorguluyorlar.

Trafik kaidelerine uyum...
İnsanların birbirine saygısı...
Demokrasi ve hukuk uygulamaları...
Hırsızlığı, uğursuzluğu , yandaşlık uygulamaları olmayan sistemler....
Gerçek laikilk uygulamaları ...

Yaşam hakkına saygı neden bende yok diye soruyorlar.

Evet arabamız var ancak ülkede hukuk yok ..
Evet  arsamız var ancak eğitimimiz yok ....
Evet evimiz var ancak ülkede laik uygulamalar yok...
Evet paramız var ancak demokrasi yok diyerek birbirine şaşkın şaşkın anlamsızca bakıyorlar..

Peki referansımız nedir ?

O çok özendiğimiz Arap ülkeleri mi  , Irak’mı , Suriye’mi , Afganistan mı ? Yoksa ilimle ,san’at ile , demokrasi ile , laik anlayışı ile özdeşleşen ülkeler mi?

Hayır dostlar hayır..... Mevcut durumun sürdürülebilirliği yok.

Mutlaka yıkılacak. Er ya da geç......

Değişimi getiren iki şey olan referanslar ve beklentiler gerekeni yapar..

Aynı Sovyetler Birliği’ne yaptığı gibi .... Koskoca sistemi yıktığı gibi....

Referans ise belli.... Karar ise halkın...






Hiç yorum yok: