Bundan 25-30 yıl önce bir
şirket için en öncelikli bölüm hangisidir diye sorsaydınız kesinlikle satış ve pazarlama derdim.
Aynı soruyu 2000 yılı sonrası için sorsanız
çok fazla düşünmeden üretim ve ürün geliştirme diye görüş bildirimi yapardım.
Şirket içindeki diğer bölümler önemini korumakla birlikte özellikle 2000
sonrası otomotiv , beyaz eşya gibi sektorlerde yabancılarla birleşme, ürünlerin
çoğunu zaten hazır pazara satma , ortakların pazarından yararlanma nedeniyle
hem ana sanayi hemde yan sanayide üretim ön plana çıktı.
Bugün aynı sorunun cevabı
ise eğitim ve insan kaynağı yönetimidir.
Doğru insan gücü seçimi, bunların eğitimi ve motivasyonu , aidiyet duygusu yaratılması, performans yönetimi şirketlerin
en önemli işlerinden birisi.
Finans işini hiç bahsetmedim o hiç bir zaman
önem ve önceliğini kaybetmiyor.
Konuştuğum kişiler
yapılacak işe uygun, kaliteli eleman bulamadıklarını ifade ediyorlar. Zaten
imaj olarak yeterli değilseniz eleman bulmak çok zor. Çok zorda kalanlar
haricinde insanlar sizi tercih etmiyorlar . Bilinen isminiz varsa , imajınız yüksekse, değil çalışmak staj için
bile başvuranların sayısı onbinleri bulabiliyor.
Yaşları 45 -55 bandındaki
bazı arkadaşlarıma bakıyorum çok iyi yerlere gelmişler üst yönetici , genel
müdür hatta CEO olmuşlar ancak şu anda işsizler. Hani kelin ilacı olmaz derler
ya onlarda kendi işlerinde bugünün
önemli kavramı sürdürülebilir olamamışlar.
Fiziklerine bakıyorum
gayet dinamik, üst seviyedeler. Donanım seviyelerine ve kariyerlerine bakıyorum
çok ileri seviyedeler. İş hayatında katma değer yaratacak en güzel yıllardalar.
Herhalde iş beğenmiyorlar diyorum kendi kendime.
Tanıdığım , bildiğim
kurumsal olmak isteyen bazı şirketlere bakıyorum kurumsallık için her
konuda tecrube ve danışmanlığa ihtiyaçları var.
Emin olamadığım konu ise
gerçekten istiyorlar mı ? İşte o çok net değil. Belki de sadece lafta kalıyor. Hani
moda ya ikinci , üçüncü nesil .....
Geçen aylarda Sabancı
Center’de katıldığım yönetim, yönetim
kurulları konulu toplantıda kurumsallık ve süreklilik işlendi. Toplantıyı
düzenleyen dernek Türkiye bazında anket çalışması yaparak patronların iş hayatında
en çok neden çekindikleri konuyu sormuş.
Özellikle ankete katılan Anadolu’daki patronların % 6,5’ u raytingi en fazla soru olan ‘’ Ben ölürsem şirket nasıl devam edecek ? ‘’ diye merak ediyorlarmış.
Sahnede olan
konuşmacılardan Ali Sabancı hemen espriyi patlattı ;
Ya ölmezsem ?
Boşunu Ali Sabancı
olmuyor insan. Sinemada Cem Yılmaz’ın iş hayatındaki versiyonu Ali Sabancı .
Müthiş yaratıcı , müthiş esprili..
Türkiye’deki şirketlerin
yaklaşık % 95’ i aile şirketi. Şirketlerin
10 yıl önceki bilgi ile ömür ortalaması
12 yıldı. Bugünlerde 15 yıla geldi. Bu önemli başarı olmakla birlikte hala
ciddi sorun. Kurumsallaşma ve şirketi ikinci nesile sağlıklı bir şekilde
devretmek bir anlamda sürekliliği sağlamak önemil konu.
İş hayatının şimdilik dışında kalan dostlarımız insana değil, sisteme dayanacak yeni açılımlar yapabilirler.
Hep merak etmişimdir; İnsan kaynaklarının PR çalışmaları neden hep gençler üzerinde olur ? Bir ihtimal gençlerin şirkete
vereceği dinamizmi anlatmaya çalışıyorlar ancak gençlerin dinamizminden yararlanmak
ayrı iştir , yönetmek farklı iştir.
Burada HR işi yapanların , patronların atıl kalan tecrubeden yararlarması için ikna çalışmalarını bir
platforma oturtmaları gerekir.
Tecrübeyi parayla satın alamazsınız bazen
tecrübenin yarattığı işi satın alırsınız.
Önemli olan karar vermek
ve uygulamak.
Haydi saçı kırlaşmış donanımlı
gençler iş başına.
Artık öyle sabahları
onbirlerde kalkmak yok. Yapacak çok işiniz var.
Sizin işe , ülkenin de
size ihtiyacı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder