23 Mayıs 2015 Cumartesi

GENCİN ENERJİSİ , TECRUBELİNİN DONANIMI





Bundan 25-30 yıl önce bir şirket için en öncelikli bölüm hangisidir diye sorsaydınız kesinlikle satış ve  pazarlama derdim.

 Aynı soruyu 2000 yılı sonrası için sorsanız çok fazla düşünmeden üretim ve ürün geliştirme diye görüş bildirimi yapardım. Şirket içindeki diğer bölümler önemini korumakla birlikte özellikle 2000 sonrası otomotiv , beyaz eşya gibi sektorlerde yabancılarla birleşme, ürünlerin çoğunu zaten hazır pazara satma , ortakların pazarından yararlanma nedeniyle hem ana sanayi hemde yan sanayide üretim ön plana çıktı.

Bugün aynı sorunun cevabı ise  eğitim ve insan kaynağı yönetimidir. Doğru insan gücü seçimi, bunların eğitimi ve motivasyonu , aidiyet duygusu  yaratılması, performans yönetimi şirketlerin en önemli işlerinden birisi.

 Finans işini hiç bahsetmedim o hiç bir zaman önem ve önceliğini kaybetmiyor.

Konuştuğum kişiler yapılacak işe uygun, kaliteli eleman bulamadıklarını ifade ediyorlar. Zaten imaj olarak yeterli değilseniz eleman bulmak çok zor. Çok zorda kalanlar haricinde insanlar sizi tercih etmiyorlar . Bilinen isminiz varsa , imajınız yüksekse,  değil çalışmak staj için bile başvuranların sayısı onbinleri bulabiliyor.

Yaşları 45 -55 bandındaki bazı arkadaşlarıma bakıyorum çok iyi yerlere gelmişler üst yönetici , genel müdür hatta CEO olmuşlar ancak şu anda işsizler. Hani kelin ilacı olmaz derler ya  onlarda kendi işlerinde bugünün önemli kavramı sürdürülebilir olamamışlar.

Fiziklerine bakıyorum gayet dinamik, üst seviyedeler. Donanım seviyelerine ve kariyerlerine bakıyorum çok ileri seviyedeler. İş hayatında katma değer yaratacak en güzel yıllardalar. Herhalde iş beğenmiyorlar diyorum kendi kendime.

Tanıdığım , bildiğim kurumsal olmak isteyen bazı şirketlere bakıyorum kurumsallık için her konuda tecrube ve danışmanlığa ihtiyaçları var.

Emin olamadığım konu ise gerçekten istiyorlar mı ? İşte o çok net değil.  Belki de sadece lafta kalıyor. Hani moda ya  ikinci , üçüncü nesil .....

Geçen aylarda Sabancı Center’de katıldığım  yönetim, yönetim kurulları konulu toplantıda kurumsallık ve süreklilik işlendi. Toplantıyı düzenleyen dernek Türkiye bazında anket çalışması yaparak patronların iş hayatında en çok neden çekindikleri konuyu  sormuş.

Özellikle ankete katılan Anadolu’daki patronların  % 6,5’ u raytingi en fazla soru olan    ‘’ Ben ölürsem şirket nasıl devam edecek ? ‘’  diye merak ediyorlarmış.

Sahnede olan konuşmacılardan Ali Sabancı hemen espriyi patlattı ;

Ya ölmezsem ? 

Boşunu Ali Sabancı olmuyor insan. Sinemada Cem Yılmaz’ın iş hayatındaki versiyonu Ali Sabancı . Müthiş yaratıcı , müthiş esprili..

Türkiye’deki şirketlerin yaklaşık % 95’  i aile şirketi. Şirketlerin 10 yıl önceki bilgi ile  ömür ortalaması 12 yıldı. Bugünlerde 15 yıla geldi. Bu önemli başarı olmakla birlikte hala ciddi sorun. Kurumsallaşma ve şirketi ikinci nesile sağlıklı bir şekilde devretmek bir anlamda sürekliliği sağlamak önemil konu.

İş hayatının şimdilik dışında kalan  dostlarımız insana değil,  sisteme dayanacak yeni açılımlar yapabilirler.

Hep merak etmişimdir; İnsan kaynaklarının PR  çalışmaları neden hep gençler üzerinde olur ?  Bir ihtimal gençlerin şirkete vereceği dinamizmi anlatmaya çalışıyorlar ancak gençlerin dinamizminden yararlanmak ayrı iştir , yönetmek farklı iştir.

Burada HR işi yapanların , patronların atıl kalan tecrubeden yararlarması için ikna çalışmalarını bir platforma oturtmaları gerekir. 

Tecrübeyi parayla satın alamazsınız bazen tecrübenin yarattığı işi satın alırsınız.

Önemli olan karar vermek ve uygulamak.

Haydi saçı kırlaşmış donanımlı gençler iş başına.

Artık öyle sabahları onbirlerde kalkmak yok. Yapacak çok işiniz var.

Sizin işe , ülkenin de size ihtiyacı var.




Hiç yorum yok: