Kitap yazmak uzmanlık işidir. Kaliteli yazarların yazdığı kitapları okumak insana keyif veriyor, ufkunu genişletiyor. Benim
gibi kitap yazmaya soyunmuş amatörlerin
işi kolay değil. Alt yapılı olmak, iyi
araştırmak, konu ile ilgili belgelere ulaşmak , iyi bir arşiv oluşturmak, çok
çalışmak, eli kalem tutmak.
Emekli olunca işimiz azalacağına çoğaldı. Hanımın düzenli
emirleri ; alıverişe gidiyoruz, doktora gidiyoruz, sinemaya gidiyoruz. Birde
ilişkide olduğum kuruluşların eğitim ,konferans, panel davetleri olunca kitap yazmaya yeterli vakit ayıramıyorum.
Geçenlerde kitap üzerinde çalışayım , bazı arkadaşlarla
ropörtaj yapayım, ilham verecek kitapları okuyayım diyerek adaya gittim.
Bir yandan Bernar Nahum’un yazdığı ‘’ Koç’ta 44 yılım’’
kitabını okurken diğer yandan arkadaşlarımı
aramaya başladım.
Eski bölge müdürlerinden Murat
Taşkın bilgi alacağım önemli kişilerden birisidir. Kendisini aradım.
·
Murat selam ,nasılsın ?
·
Gayet
iyiyim. Kitap okuyorum.
·
Hangi Kitap
·
Bernar
Nahum’un ‘’ Koç’ta 44 yılım ‘’
·
Yapma yahu . Bende şimdi aynı kitabı okuyorum. İnanmıyorum.
1988 yılında yazılan kitabı aynı anda okuyorduk. Herhalde kitabın veya kitapda anlatılan felsefenin
biz eskiler için ifade ettiği farklı anlam vardı.
Kitabın bir bölümünde talebin fazlalığı nedeniyle yetmişli – seksenli yıllarda kamyon işinin ne
kadar prim yaptığı anlatılıyordu. Bildiğimiz kadarı ile kamyon almak isteyen en
az bir kamyon parası kadar ilave para ödemesi gerekiyordu.
Lastiksiz, aküsüz kamyon satışlarının yapıldığı dönemler...
Benimde tanıdığım Fehmi isminde Nişantaşı'nda kuaförlük yapan bir aile dostumuz vardı.İşinde uzman ve çok tatlı dilli bir kişiydi. Rivayete göre
zaman zaman Suna hanımın saçlarını yapar, tatlı diliyle kendisi için bir kamyon
alır , kamyonu pirimiyle birlikte paraya dönüştürür ve ailenin uzun süreli
geçimini sağlarmış. Ne yazık ki kumar tutkusu gelen paranın çok çabuk erimesine
neden olurmuş.
Sonuç olarak böyle sistemin olduğundan bahsediliyor kitapda.
Zamanla talep azalmış, arz artmış pirimler yerini normal
karlara , hatta karsızlığa bırakmış.
Şirkete ilk başladığım yıllarda satış sorununu çözmek için genel müdürümüz 6-7 güçlü bayiyi
toplar , uygun şartlarda kamyonları toptan satardı. Bayiler de bir şekilde malı satar,
para kazanırlardı.
Mustafa Işıldar’ın ismini ilk o zamanlar duydum.O güçlü bayilerden birisiydi. Genelde
kravatsız gömleği , takım elbisesi ile gelir , o Adana’lı tavrıyla şirket
çalışanları ile yakın temas kurar ‘’ yeğenim nasılsın ? ‘’ derdi. O zamanın
güçlü bayilerindendi...
Mustafa Işıldar Ford’dan direkt araç alır ve satardı.
Sanırım o zamanlar satış imtiyazı ile ilgili açık alan vardı.
1988 yılında Otokoç Yöneticileriyle Amerika’ya gittiğimizde
Mustafa abimizde katılmak istemiş ve yönetim gezi programına onunda katılmasına
izin vermişti. New York’a ulaştığımızda
havaalanında iki adet limüzin bizi bekliyordu. İnsan ilişkisi çok yüksekti bu nedenle Standart Belde genel müdürü Yomtov bey , aramızda insan ilişkisi en
yüksek Mustafa İşıldar , o öne otursun şöförle sohbet etsin dedi.
Mustafa beyin İngilizce bilgisi yoktu ancak bir şekilde
şöförle iletişime geçti. Şöföründe hoşuna gitmişti. Nereden geliyorsunuz ,
kimsiniz gibi soru sormaya başladı.
Merak bu ya , söför eliyle para işareti yaparak otel
parasını kim ödüyor diye sordu. Mustafa bey aşağıda kalır mı ? Cevabı gayet
anlaşılır oldu
·
Hotel mani , Ford Motor kampani.
İletişim bu kadar basit ve anlaşılır olmuştu. Lisan bilmeye
gerek yoktu.
Otele girdiğimizin ertesi günü beni buldu.
‘’ Yeğenim , Bijan diye bir yere gidip elbise alayım dedim ,
beni içeri almadılar. Beni oraya götürürmüsün ‘’ diye ricada bulundu. Bijan mağazası randevu
almadan müşteri kabul etmiyordu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal elbiselerini Bijan’dan alırdı. Bijan ismi bu nedenle
Türkiye’de çok lüks bir mağaza olarak biliniyordu.
Bijan’dan Mustafa bey için randevu aldık ve mağazaya gittik. Mustafa
bey iki adet takım elbiseye 3.000 $ vererek satın aldı. O günlerde ciddi
paraydı. Çok mutlu olmuştu.
İkna kabiliyeti oldukça ileriydi.
Adana’daki bayisinde ticari ve binek araç satılırdı.
Kendisini ziyarete gitmiştim. Konuşurken müşteri geldi ve satış müdürü ile
görüşmeye başladı . Alınacak araç belliydi ancak fiyat için hala pazarlık yapılıyordu.
Satıcı piyasa fiyatlarının üzerinde bir rakkam söyledi. Müşteri fiyata bir
türlü ikna olmuyordu , diğer bayiden ürün satın almak için kapıya yöneldi. İşte o anda Mustafa abi
devreye girdi ve satıcıya yönelik olarak;
·
Oğlum bu fiyata araba satılır mı ? Bizi zarar
ettiriyorsun ? Ocağımıza incir ağacı ektin. Şirketi batırmak mı istiyorsun ?
Diyerek şiddetle bağırmaya başladı... Belli ki bu Mustafa Işıldar’ın satış
tekniğinde uyguladığı B planıydı. Müşteri aman ne olur ne olmaz diye o fiyattan aracı almaya
razı oldu.
Mustafa abinin aynı zamanda İstanbul Nişantaşı’ında bir
satış yeri vardı. Genelde binek araba satılırdı. O günlerde Scorpio , Sierra
araçlar Ford’dan ithal edilmiş ve satışa verilmişti. Bir gün Mustafa bey beni
aradı ‘’
Yeğenim Scorpio çalışmıyor. Ne
yapalım ? ‘’ diye sorunca hemen geliyoruz dedim . Yeni teknolojide karbüratörlü araçlar
yerini enjeksiyonlu sistemlere bıraktığı
doksanlı yılların başıydı. Yeni
teknoloji eğitimlerini şirkette ben
almış ve arkadaşımız Bektaş ile birlikte sorunlu araçlarda çok sayıda uygulama yapmıştık ,bu nedenle
çözüm sadece ikimizde vardı. Bektaş’ın işi olması nedeniyle yalnız gittim. Mustafa
Işıldar ‘’ Yeğenim sen niye geldin ? Senden başka adam yokmuydu ? ‘’ diye
sordu. Gerçekten yoktu.
Sonuçta muhtemel arıza bilgisi ,ekipman ,yedek parça, doküman bendeydi.
Sorunu çözmeliydim ve çözdüm. O gün Mustafa abi ile daha da
yakınlaştık.
Araçlardaki teknoloji gibi bayilerinde yapısı değişiyordu.
Plazalaşma dönemi başlamıştı. Yatırım yapmayan devre dışı kalacaktı. Mustafa
abi onu anlamıştı. Kendisi Adana ‘da bayi olmak istiyordu.
Bizim Adana’da bayi arayışımız başlamıştı. Genel müdür
yardımcımız Can beyle birlikte bayi bulmak için Adana’ya gittik. Yönetim
Mustafa beyle çalışmaya pek sıcak bakmıyordu.
Mustafa abi geleceğimizi
öğrenip Mersin yolu üzerinde bir bina almıştı. Beni arayıp ‘’ Okan yeni
bina aldım , plaza yapacağım, sizin istediğiniz gibi olacak ‘’ demişti.
Kendisini kırmamak için binaya gidip inceledim. İnşaat halinde ancak bayilik hizmeti vermeye uygun olmayan bir binaydı. Olumlu cevap veremedik.
Mustafa Işıldar’ın bayilik talebi bitmemişti. Sonunda Işıldar kardeşler olarak Yalova bayi kuruldu.
Şanssızlıklar , bazı sorunlar , talihsiz Roma kazası , Tahsin –Leyla Işıldar çiftinin vefatı bayilik işinin daha ileri gitmesine engel
oldu.
Mustafa abi kendine meşgale olarak ikinci el kamyon satışı yapan yer açtı. İşleri
iyiydi. Yolum Yalova’ya düştükçe kendisine uğrardım. Yalova Çoşkun balıkçısına
gider balık yerdik.
Bu yaz Yalova’da Altın Balık lokantasına gittim.Son yıllarda
Mustafa abi bu lokantanın devamlı müşterisiydi. Benim de gerek ailece gerekse Mustafa abi ile gittiğim
yerdi. Lokantanın ortağı Erdinç eski futbolcudur. Kendisine Mustafa abiyi
sordum ‘’ Bir ara safra kesesi operasyonu geçirdi , şimdilerde sık geliyor. Bomba gibi maşallah ’’ demişti.
Malesef bu hafta trafik kazası nedeniyle kaybettik.
Çok önemli bir karakterdi. Bize de yaşanmışlıklar
yaşattı.....
Allah rahmet eylesin , nur içinde yatsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder