8 Ekim 2011 Cumartesi

GÖNLÜMÜZÜN LİDERİ




Büyük  bir gazetenin suya sabuna dokunmayan , her devrin  yazarı kendi çapında  önemli bir haber yapmış ;
Bazı komunistler 1929 yılında Çankırı’ya sürülmüş oradan da Romanya’ya gönderilmişler.

Yaklaşık seksen yıl önce bu kişiler sürüm sürüm sürünürlerken bugün torunu yaştakiler  kendilerini ifade edebiliyorlar. Hatta  işi silahlı çatışmaya kadar götürüp sağ yakalanan  bazıları bugün TBMM üyeliği yapıyorlar. Gerçekten Türkiye’de son yıllarda çok şey değişti.

Bu hızlı değişim içinde kendimizi yeterli ifade edebiliyormuyuz. İnsanlar sizi nasıl algılıyorlar ?

Benim yaşımdaki bir çok kişi Ahmet Özhan’ın hayranıyken oğlumun 17 yaşındaki arkadaşı bu şöhreti tanımıyor.
Ama ne gam ? Ben de Amy Winehouse’u tanımıyordum. Kadıncağız öldükten sonra ismini duydum ve sevmeye başladım. Bu durum ne benim ayıbım ne de oğlumun arkadaşının. İnsanlara ne veriyorsan onu alıyorlar. Bazıları kalıcı oluyor bazıları hemen tükeniyor.

Kendini tanıtmak, sürekli olmak kolay değil. Şirketler, bölümler, insanlar  kendini daha iyi anlatabilmek için iş ortaklarına, müşterilerine, yöneticilerine  sunuş yapıyor,  reklam çekiyorlar.  Amaç bilinirliğin, tanınırlığın artması. Tanınmak yoksa süreklilik de yok.

Ekrem Güyer’in şarkısında olduğu gibi;

Ayrılmak ne kadar zor , unutulmak çok acı.
Dün gülen bakışların  bugün bana yabancı.

Demek zorunda kalmak da var.

Özellikle gurur duyduğumuz Silahlı Kuvvetler kendini iyi ifade edememekten  nasibini  bu yıl yoğun bir şekilde aldı .

Bilindiği gibi çok sayıda üst rütbeli subay Balyoz davasında  darbe suçlamasıyla hapiste.  Silahlı Kuvvetler gerçekten darbeci mi ? Bunun böyle olmadığını başkaları değil ordunun en başındaki kişiler açıkça ifade etmeliler. Sorumluluk bunu gerektirir.

Yirmibirinci yüzyılda nereden gelirse gelsin değil darbenin kendisi , şüphesi bile kabul edilemez. Ancak algılamayı doğru konumlamak gerekiyor.

Tayyip Erdoğan hükümeti nasıl algılanıyor ? Oyların yarısını alıyorlar bir kısmı Kemalist’lerden gelmiş.  Kemalistler mi değişti ? Tayyip Erdoğan’cılar mı ? Bence her ikiside.

Bu sene katıldığım OYDER  toplantısında son derece güzel bir konuşma yapan bakan Zafer Çağlayan’dan benim  ve arkadaşlarımın çok etkilendiğini itiraf etmeliyim .Konuşmasının arasında Atatürk’ün vizyonel çizgisini takip edeceklerini anlatırken , salonun alkışlarına mazhar oldu. Aslında çok da yadırganacak bir durum değil. Tabiki ön şart budur. Hepimizin  genelde birleşeceği ön şartlar olacaktır. Atatürk’çülük de şekil olmaktan ziyade muassır medeniyetlere ulaşmak için geniş kabul görmek durumunda olduğumuz bir ön şarttır.

Elbette Türkiye’yi yönetenler içinde takiyye yapanlar da  vardır. Dileğimiz sayılarının az olmasıdır.  Ancak asıl önemlisi halkın  şikayet etmek yerine , demokrasiye sahip çıkması  ve iktidar olmak için rekabetçi ortamda çalışma yapmasıdır.

Evet iktidarı ve uygulamalarını beğenmeyebilirsin . O zaman kendin iktidar olmak için mücadele edeceksin. Yanlış bir iktidar anlayışı varsa çözümü başka yerlerde değil , halkta aramak gerekir. Zaten demokrasilerde mücadele var, rekabet var.  Dikkatle izlerseniz rekabet aslında en çok büyükleri vuruyor. Gözler onların üzerinde, acaba nerede hata yapıyorlar ? hatalarını nasıl yakalar , cezalandırırız ? Büyük şirketlere verilen rekabet cezaları unutmayalım. Dolayısı ile küçükler daha avantajlı .Çok dokunanları yok gelişip büyüyebilirler.

Cuma sabahı çok sevdiğim arkadaşım  Atilla aradı. İyi yetişmiş , insan kalitesi çok yüksek ,sevilen, sayılan, sıkı Atatürk’çü.  Malesef babası  Nihat bey vefat etmiş . Aslında beklenmeyen bir durum değildi. Hastalık ve yaşlılık kaynaklı  olarak uzun zamandır yaşam mücadelesi veriyordu.

Aynı gün Tayyip beyin annesi vefat etmişti. Tayyip bey Cuma namazı için arkadaşımızın babasının cenazesinin kalkacağı camiye geldi. Tabiki duygu yüklüydü. Cuma namazını kıldı ve cenaze namazına katıldı. Arkadaşımız ve ailesine başsağlığı diledi , tabutu taşıdı. Bunu bir gösteri olarak değil içinden geldiği gibi büyük bir mütevazılıkla yaptı . Aksini söylemek bile abesle iştigaldir. Hedefinde önce insan olan bir politikacının her kesimden oy alması sürpriz değildir.

Başbakanın annesi ve arkadaşımın babasına Allah’tan rahmet , ailelerine başsağlığı diliyorum. Mekanları Cennet olsun.

Ne mutlu ki onlar çok kıymetli insanlar yetiştirmişler.

Biri günümüzün lideri ...

Diğeri gönlümüzün ...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

okan bey

Dünyada ki ve ülkemizdeki değişimleri güzel yorumlamışsınız

iyi çalışmalar dilerim

Hikmet Odabaşı